SANATIN DOKUNDUĞU ŞEHİRLER
Duyarlı insanlar için hayatın hep bir hüznü var. İçimin derin kuyularına daldığımda sanırım bu dünyada değilmişim izlenimi veriyorum. Dışarıdan izleyen biri için tedirgin edici olmalı. Hüzne kendini teslim eden insanlar mutluluğun, neşenin değerini de iyi bilirler aslında. Bazen birilerinin neşesi de rahatsız edici olabilir. Siz kendi içinizde kışı yaşarken birilerinin baharlar açması içinizi burkabilir. Oysa her ikisi de birbirine çok yakın. Kahkaha da gözyaşı da bedenin aşırı olana verdiği tepkiler. İçini paramparça eden ya da içini coşturanı açığa çıkarma biçimleri bunlar.
Ekonomik, sosyal, ruhsal koşullarımız ne olursa olsun hayatın bir alanında çaresizliğimiz vardır. Bir yerden şefkat ve hayranlık görürken başka bir yerde lanetlenmekte ve saldırıya maruz kalmaktayızdır. Hem çok önemli hem de bir hiç sayılabiliriz aynı anda.
Başımıza gelen felaketler ya da küçük aksilikler değerini bilmediğimiz, üzerinde hiç düşünmediğimiz şeyleri anımsatıyor bize. Bu yazıyı yazarken ağrımayan bir kol mesela. Önceden değerini bilmediğimiz öyle çok şeye sahibiz ki. Benim için bu geçici bir durum. Fizyoterapistim “geçecek, geçecek” deyip duruyordu. “Kolunun sevgiye, şefkate ihtiyacı var” demişti bir keresinde. Çarpan arabanın çıkardığı sesi unutmaya ihtiyacı var öncelikle.
Bu yazıyı yağmurlu bir Budapeşte’de otel odasında yazıyorum.........
© Yeni Düzen
visit website