Bir kış sabahı
Bir varoluş sızısı ile pencereden hayata baktım bu sabah. Nedense iyi uyuyamadığım bir gecenin sabahı. Öğleden sonraki büyük kahve fincanına atılabilir günah ama besbelli ki bir iç huzursuzluğu var ortada. Garip bir durum; bir yanım heyecanla kıpırdıyor diğer yanım derinden yas tutuyor. Bir boşluğa doğru bakıp durdum az önce. Sanki ağlamam gerek de bastırıyorum onu, ya da bir mutluluğun eşiğindeyim ve adım atamıyorum. Soğuk bir İstanbul sabahı… Günlerden Cumartesi. Yazımı yazmak zorundayım. Bu iyi bir şey belki de çünkü yapmak istediğim başka bir şey yok. Sokağa çıkıp hayata karışabilirim elbet, birileriyle buluşurum, bir sergiye giderim, filme girerim. Büyük şehrin sonsuz olanakları var. Ben içimin taşrasındayım ama. Kendimi derinlerimde gizli kaygıların dalgınlığına teslim etmişim. Yalnızlığın battaniyesine sarılıp içimin dehlizlerine doğru kaçasım var daha çok da.
Yazımı yazıyorum ama şu an. Bu içerideyken dışarıda olmak demek biraz da. Boşluğa doğru konuşuyorum ama bunun şu an onu okuyan sizlerle buluşacağını biliyorum. Yine ne saçmalıyor bu diyebilirsiniz. Bir düşündüm de ne kadar da zamanın ruhu içindeyim. Videosunu kurup karşısına geçen gençlerden çok da farkım yok. Birilerine ulaşma girişimi değil mi o da.
Hepimiz bir anlam arıyoruz sonuçta. İçten gelmeyen, sinsi tasarımlarla hareket eden her şey geriyor beni. Anında saptıyorum onları. Anlıyorum tabii insanlık hallerini, her türlü sahteliğin ardındaki trajediyi, onay........
© Yeni Düzen
visit website