İnsan ve din
İnsanın kendini bilmesi, tanıması ve tanımlamasıyla eşya da, mevcudatta anlam kazanır. Kendine verdiği değerle diğer eşyaların da değerlendiği görülür. İhtiyaca en uygun olanın kıymeti, insanın kendini bilmesi ile başlayan bir süreçtir. “Kendini bilen Rabbini bilir” buyruldu. Kendi yaratılış sırrını keşfederek eşyaya anlam katar, problemleri keşfederek çözüme ulaştırır. İnsan yalnızca düşünce ve ruhtan ibaret değildir. Aynı zamanda akıl sahibi olmakla keşfe açıktır ve yönetme ile yönetilmeye de müsaittir. Yaratılışını keşfeden insan, dünyanın hiçliği içerisinde varlık göstermesi icap eder ki, bu da insan-din ilişkisini doğurur. İnsan yaratılış gereği olarak ruhunu, gönlünü ve aklını tevhit etmeye ihtiyaç duyar. Yabancısı olduğu bu dünya hayatının geçici olduğunu, ruhunun yaratılışta verdiği sözü hatırlayarak secdeye kapanır. Yani kulluğunu hatırlar. İnsan, geldiği âlemin özlemini ruhunda hisseder ve o âleme uygun bir ömür sürmek suretiyle ancak şerefli bir varlık haline dönüşür. Bunu sağlayan duygu ise dindir, imandır, inançtır, ihlastır tam bir hulusi kalp ile teslimiyettir. Yaratılış sırrını çözen insan, daimi zikir, dua ve ibadet halinde olması gerektiğini bilir ve gaflete düşmekten sakınır.
İnsan, dünyaya geldiği andan itibaren korumasız ve güçsüzdür. Zayıf olduğunu ve gün gün, ay ve ay, yıllar geçtikçe öğrenerek eşyayı, dünyayı ve yaratılışını tanır. Tanıdıkça tedbirler almaya, aklını kullandıkça disiplinli olmayı öğrenir. İnsan dışındaki varlıkların bu tür öğrenmeye ihtiyacının olmadığını ve doğuştan kendilerinde var olduğunu ve ona göre davrandığını da kavrar. Böylece hem kendi zafiyetini, güçsüzlüğünü hem de aklını kullanmak suretiyle her şeyi kontrol edebilecek özelliklerinin varlığını ve hem de sıradan ve başıboş bırakılamayacak kadar seçkin olduğunu idrak eder. Hayvanatın ise doğar doğmaz ne yapması gerektiğini görür, kısa sürede anne ve babası gibi davranmaya başladığını fark eder. Örneğin bir kuş yavrusu yumurtayı kırar kırmaz yapacaklarını bilir. İnsanın uzun yıllara varan eğitimine rağmen dikkatsizliği, uyumsuzluğu, karakterini oluştururken her zaman doğruları bilme- yapma eğiliminden de uzaktır. Mevcudatın sahibi olan Allah (cc), insanın mayasındaki toprak ve suyun halleri gibi halden hale dönüşeceğini bildiğinden peygamberler göndermek suretiyle hem yaratılış sırrını idrak etsin, hem de kulluk bilinci kazansın ister. Böylece........
© Yeni Birlik
visit website