NEDİR BU ÖLÜM TELAŞI?
Her cenaze merasimi ölümü bir kez daha kazıyor zihnimize. Ve çevremizdeki her ölenle yavaş yavaş ölüyoruz. Her ölenle hayatın ve ölümün sahibine biraz daha yaklaşıyoruz. Yıkanarak dünyanın kirlerinden arınan ve beyaza bürünen bir beden. Cansız bedeni taşıyan tabutun üzerinde yazan “Her canlı ölümü tadacaktır…” ayetini, kim bilir kaç defa okuduk. Okuduk da anladık mı, hayata taşıdık mı bilinmez? Aklı gitmiş, gözü görmez, kulağı duymaz mevtaya belki de dünyada söyleyemediklerimizi haykırıyoruz hep bir ağızdan: “İyi biliriz, haklarımız helal olsun.”
Bir tarafta yeni bir âleme yolculuğa başlayan cansız insan. Öte tarafta ölünün arkasında saf tutan, dünya yolculuğundaki canlı insanlar. Bir tarafta dünya ile işi bitmiş, iletişimi kesilmiş cansız. Öte yanda birbiriyle iletişim kurmayacak kadar uzaklaşmış canlılar. Bir yanda ruhundan ayrılmış bir beden. Diğer yanda ruhuna sahip çıkamayan bedenler.
Düşünüyorum da ölüye hakkını helal eden insan, diri için neden susar? Ölünün arkasından gözyaşı dökenler, feryat edenler, yaşayanlara neden kin tutar? Ölüyü omuzunda taşıyanlar, yaşayanlara neden bir el uzatmaz?
Toprakla buluşma vakti geldiğinde derin bir çukurda aslına dönüyor beden. İnsanın yükünü topraktan gayrısı çekemez zaten. Anamızı, babamızı, evladımızı, akrabamızı, yârimizi, dostumuzu, hocamızı, öğrencimizi… Toz konduramadığımız en değerlilerimizin üzerini toprakla örtüyoruz.
Ölü, toprağın altındaki âleme uyanırken biz, dünya işine sarılarak uyumaya devam ediyoruz. Ölü, öte tarafta canlanırken biz, bu tarafta ölmeye devam ediyoruz. Zira ölen sadık yâr ile buluşurken bile seyircilerin alacakları, verecekleri, satışları, dijital........
© Yeni Birlik
visit website