İnsanlık neyi kaybetti de geriledi?
GEZİ: Bediüzzaman’ın tarifiyle İslamiyetin zeki bir mahdumu (evladı): Mısır
Sebahattin YAŞAR - 6
[email protected]
Piramitler, dünyada nasıl eserler bırakmamız gerektiğine dair kulağımıza bir şeyler fısıldıyor
Mısırla ilgili çok farklı konularda zihnen uyarılmış olarak, Kahire şehrine doğru giriyoruz. Ama artık bu kadar Risale-i Nur bilgisiyle muhatap olunca Kahire daha bir ‘bizim gibi’ zihnimizde şekillenmeye başladı. Bu şehirden çok güzel ve anlamlı bilgilerle, tecrübelerle döneceğimize olan kanaatimiz artmaya başladı.
Kahire’ye ulaştığımızda önce otelimize yerleşiyoruz. Sonraki günü heyecanla beklemeye başlıyoruz. Kahire’de olmak, onun tarih boyunca yaşadıklarına dahil olmak gibi bir anlam taşıyor. Yani bir ülkede, bir şehirde olunca o ülkenin, o şehrin geçmiş ve geleceği ile maddi hayatı ve manevi hayatı ile ilgili hale geliyorsun. Mısır’da olunca da, hemen dünyanın yedi harikası içinde geçen piramitleri görmek, orada yaşananları solumak, zihnen de olsa binler yıllar öncesine bir yolculuk yapmak kaçınılmaz oluyor. Risale-i Nur eserlerinde ‘Firavunlar’ diye bir arama yapınca yine onlarca farklı konularda Firavun ifadesi geçmektedir. Buradan da Firavun kavramını Risale-i Nur’un nasıl ve hangi anlamda ele aldığını fark ediyorsun. Çünkü Firavun tarihte kalmış bir unsur değil, bugün de insanda var olan şiddetli, olumsuz duyguların ifadesidir. Bugün yine firavun zihniyetler üreten felsefeler hayatta varlığını sürdürüyor ve tahribatını olanca hızıyla yapıyor.
Piramit dış yüzeyleri üçgen olan ve üstte tek bir noktada birleşen ve şekli geometrik anlamda kabaca bir piramit halindeki bir yapıdır. Bir piramidin tabanı üçgen, dörtgen veya herhangi bir çokgen şekli olabilir. Dünyanın birçok yerinde farklı medeniyetler tarafından piramitler inşa edilmiştir. (Vikipedi)
Piramitleri develerle gezmek ayrı bir zevk.
Tarihin bu gizemli yapılarını görmek için geldiğimiz topraklarda yine hep insan unsuru ile karşılaşıyoruz. Güvenle bir şeyler almak istiyorsunuz. Ama kuralı olmayan, keyfi muamelenin hakim olduğu bir dünya var burada. Kim ne istiyorsa ve nasıl istiyorsa öyle davranıyor. Kim, kime neyi ne kadara satabiliyorsa satar, bir standart yok gibi. Bu anlayış artık çağa uymuyor. Her yerde kuralların olduğu, kimsenin kimseyi yolmadığı, yormadığı, hürriyetçi anlayışların galip geldiği bir dünya isteniyor. Cehalet artık bu kadar cesurca insanların arasında gezememeli.
Buradaki piramitlere bakıldığında yapılışı, içindeki kapalı odaları ve ulaşılamayan noktaları ile bir gizem içerse de, aslolan insanlığın ortak hafızası olan bu yapıların korunması, üzerinde çalışmayı gerektiren bir konumdadır. Bu insanlık mirası, üç beş deve ile iş yapanın, araçla taşıma yaparak gününü kurtarmaya çalışanların insafına terk edilmemelidir.
Doğrusu yaşanan şu ki, insan bu üç piramit arasında gerek develer ve gerekse at arabaları veya araçlarla yolculuk yaparken, zihni bir anda binler yıl öncesine gidiyor ve bu devasa yapıların hangi hesaplarla, hangi çalışanlarla, ne derin ilmi hesaplarla yapıldığını düşünmeye başlıyor. Şimdiki modern dünyada yapılan binalar ve onların ömürleri bu yapılar karşısında insanı düşündürüyor. Yani insanlık neyi kaybetti de bu kadar geriledi. Modernlik denen şey ne idi? İleri mi gidiyoruz geri mi bu anlaşılır değil. Yani bu insanlık mirası piramitler önünde trafik ve insan karmaşası değil de, bir........
© Yeni Asya
visit website