Mecâzi nefs-i emmâre kavramı
Meleklere nefis verilmeyip, şeytanlar da musallat olmadıklarından makamları sabittir. Onlar, Allah’ın emirlerine devamlı itaat halinde olan mükerrem varlıklardır. Ne emrolunmuşsa onu yaparlar ve imtihandan muaftırlar.
İnsanoğluna ise, imtihanına vesile olması için nefis verildiğinden ve ayrıca şeytanlar da musallat olduğundan dolayıdır ki, Hazret-i Ebubekir (r.a.) gibi elmas ruhlu olan insanlarla, Ebucehil gibi kömür ruhlu insanların meydana gelmesi kaçınılmaz olmuştur.
“Herkes kendi âleminde bir kumandan olduğundan, âlem-i asgarında cihad-ı ekberle mükelleftir.”diyen Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi, insan ömür boyu nefsiyle mücadele etmek, onu ıslah ve terbiye etmekle vazifelidir. Çünkü, nefsin insana verdiği zararı hariçten kimse veremez. Hadis-i şerife göre, nefisle yapılan cihadın, en büyük cihad olması buradan kaynaklanmaktadır.
Tasavvuf ve tarikat yoluyla yapılan çalışmalar sonucu, nefsi ile cihad eden mutasavvıflar, onu nefs-i emareden çıkarıp nefs-i marziye mertebesine kadar yükseltirler. Yani, kusurlarını bilen ve kendisinden razı olunarak Allah katında makbul olunan bu nefis mertebesi, insanın dünya ve âhiret........
© Yeni Asya
visit website