menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Milada Dönüş (III): Rejim meselesi ve yazılara ara

11 1
27.01.2025

Diğer

27 Ocak 2025

İçine girdiğimiz yeni çözüm süreci veya Kürt açılımı başarılı olabilir mi?

İlk bakışta olabilir. Çünkü, bu konudaki ilk yazımda belirttiğim gibi, bu girişim özellikle dış konjonktür açısından mantıklı gerekçelere ve elverişli koşullara dayanmaktadır. İyi niyetli, yani sadece barışı hedefleyen bir siyasi irade olursa ve yapılması gereken reformlar üzerinde asgari geniş tabanlı uzlaşıya da varılabilirse, muhalefete ve adalete saygılı olursa, kanaatimce başarılı olabilir.

Ama bu soruya olumlu yanıt vermek gittikçe zorlaşmaktadır çünkü iktidar açıkça çözüm sürecini aynı zamanda muhalefete ve demokrasiye karşı gücü kendi ellerinde toplamak ve rejim değişikliği için kullanmaktadır.

Milada Dönüş kitabımda rejim meselesi ve “elit iş birliği” ikilemi dediğim ve cumhuriyet boyunca birçok dönemde Kürt meselesinin çözümünü engelleyen mücadele, mevcut (henüz içeriği hakkında hiçbir şey bilmediğimiz) açılımın da altını daha en baştan oymaktadır.

Bir süreç yok demiyorum, var olduğu belli. Ama rejim hedefi birincil, çözüm süreci ikincil ve araçsal gözükmektedir. Çünkü ilkinin ikincisi temelinde hiçbir mantıksal açıklaması yoktur.

Rejim değişikliğinden kastım mevcut cumhurbaşkanının ve Cumhur İttifakı iktidarının gücünü bugünkünden de çok daha mutlaklaştıracak ve ifade özgürlüğü ve muhalefet hakkını daha da kısıtlayacak fiili, yasal ve anayasal değişikliklerdir. Rusya’daki otoriter rejime benzer yönde Türk usulü reformlardır. Sermaye, rant ve yolsuz siyaset erbabı lehine olmak üzere çalışanların haklarını ve refahını daha da kısıtlayacak değişikliklerdir. Mevcut iktidar içinde cumhuriyete ve samimi dini özgürlüklere karşı, dini özel çıkarlara alet etmekten büyük fayda sağlayan gruplar ve tarikat yapıları çok etkili olduğu için, bu otoriterleşme mutlaka laikliğin ve gerçek inanç özgürlüğünün de altını daha da oyacaktır.

Onlarca insanımız boşu boşuna yansa da, on binlerce insanımız enkaz altında sönse de, milyonlar yoksullaşsa da, sorumlu devlet görevlisi ve iktidar mensuplarının hiçbir şekilde hesap vermeyip olsa olsa sadece muhalefetin ve vatandaşların suçlandığı düzeni daha da perçinleyecektir.

Çözüm süreci açıklandığından beri başta CHP olmak üzere muhalefetin önünü kesecek baskılar, yargıyı sopa olarak kullanan tutuklama, yargılamalar ve siyasal yasak tehditleri ile kayyım uygulamaları büyük hız kazanmıştır. Bir yandan da Dem Partili belediyeli başkanlarına müdahaleler olmaktadır. Dem Partililere yönelik baskıların meşru ve yeni olup olmaması bir yana, bunların mevcut çözüm sürecinin içeriğini bilmediğimiz pazarlıklarının bir parçası olduğunu tahmin etmek mümkündür. Ama CHP, Ekrem İmamoğlu veya Ümit Özdağ gibi muhalif siyasilere yönelik antidemokratik baskıların rejim değişikliği amacı dışında çözüm süreciyle bağlantılı hiçbir mantıklı ve mümkün açıklaması yoktur. Çünkü mevcut ağır baskılar altında bile CHP çözüm sürecini baltalamak şöyle dursun, sorumlu siyaset gütmekte ve koşullu/temkinli destek vermektedir. En fazla "Yanındayız ya da karşısındayız diye bir şey söyleyemeyiz” demektedir.

O zaman bu baskı ve müdahaleler neden artmıştır? Bir yandan da Cumhur İttifakı’na olası Dem Parti desteğiyle beraber bir anayasa değişikliği ve erken seçim kararı için yeterli çoğunluğu sağlayacak sağ siyasetten “transferler” hız kazanmıştır. Söz konusu anayasa değişiklikleriyle Cumhurbaşkanı’nın ve iktidarın parçası çevresinin dördüncü........

© T24


Get it on Google Play