Peki ne oldu da Amerika, Biden ve Trump’a mecbur kaldı?
2015 yılında hayatını kaybeden İngiliz antropolog Paul Spencer, araştırmaları için 2 sene Kenya’daki Samburu kabilesiyle birlikte yaşadığında 20’li yaşlarının sonuna geliyordu. Spencer, Samburu kabilesinde çok sert bir gerontokrasi olduğunu görmüş ve şok olmuştu. Spencer’in Samburu kabilesindeki yaşıtları pek rahat değildi. Evet dünyadaki neredeyse her toplumda yaşlı bireylere saygı duyuluyor, beyaz saça bilgelik atfediliyordu, fakat Samburu kabilesi yaşlı bireylerin hiyerarşi içerisindeki konumunu biraz abartmıştı. Kabilede herkes yaş gruplarına göre ayrılıyor, genç erkekler 30’lu yaşların sonuna gelene kadar söz sahibi olamıyor, evlenemiyor; sadece kendilerine verilen emirleri yerine getirip savaşıyordu. Genç erkekler sırılsıklam aşık olsalar dahi kendi yaşlarındaki kadınlarla evlenemiyor, genç kadınlar 50’li yaşında erkeklerin ikinci eşi oluyordu.
Bu sosyal düzenin bozulmaması için bir batıl inanç da uydurulmuştu. Yaşlı bir erkek bilerek ve isteyerek genç bir erkeğe lanet okuduğu zaman erkeğin tüm hayatı mahvoluyor, her işi ters gidiyor, bir nevi fişi çekiliyordu. Bu nedenle yaşlı erkeklerin, istekleri yerine getiriliyor, genç erkekler istemeyerek de olsa bu gerontokrasiye uyum sağlamak zorunda kalıyor, âşık oldukları yaşıt kadınların yaşlı erkeklerle yaptıkları düğünlerde misafirleri maskotluk yaparak eğlendirmekle yetiniyordu.
Günümüzde Samburu kabilesi hala yaşlı erkeklerin hayatın her alanında söz sahibi olduğu küçük bir kabile. Kültürleri ve yaşadıkları yerler özel koruma altında. Gelenekleri zamanın doğal akışıyla değişime uğrasa da devam ediyor. Samburu kabilesinin gelenekleri, ilk bakışta “egzotik” ve “tuhaf” gelebilir. Fakat bu katı gerontokratik (yaşçı) hiyerarşi, Amerikalılar için maalesef pek “uzak bir hikaye” değil.
Günümüz Amerikası ileri yaşına rağmen koltuğu bırakmayanlarla dolu: 90 yaşında görev başındayken vefat eden California Senatörü Dianne Feinstein, Obama döneminde emekliye ayrılması istenen fakat erken ayrılmadığı için 87 yaşına kadar görevde kalan ve Trump’ın başkanlığının bitmesine 3 ay kala vefat ederek yerine muhafazakar bir ismin atanmasına sebep olan liberal Yüksek Mahkeme yargıcı Ruth Bader Ginsburg.
Koltuğu bırakmayan en ünlü yaşlı Amerikalı ise hiç şüphesiz Joe Biden. Aksi bir gelişme olmazsa Kasım 2024 seçimlerinde oy pusulasında iki aday arasında olacak: ABD eski başkanı 78 yaşındaki Donald J. Trump ve ABD Başkanı 82 yaşındaki Joe Biden. Amerikalıların büyük bir Samburu kabilesinde yaşadıklarının farkına varmasına sebep olan gelişme ise elbette sadece adayların, özellikle Biden’in ileri yaşı değil.
ABD tarihinin en yaşlı başkanı olan Joe Biden, 27 Haziran (2024) Perşembe günkü başkanlık münazarasında ABD tarihinin ilk hüküm giyen eski başkanı Donald Trump’ın karşısında korkunç bir performansı sergiledi, bir cümlenin dahi sonunu getiremedi, boşluklara bakakaldı, neredeyse bütün yayın boyunca ağzını kapamadı, Trump’ın en büyük gaflarına dahi yanıt veremedi.
Böylece Donald Trump, 9 senelik siyasi kariyerinde ilk kez bir münazarayı “kazandı”. Münazarayı izleyen seyircilerin f’sı CNN’in anketine göre, gecenin galibinin Trump olduğunu söyledi, münazara biter bitmez Demokrat Parti’ye yakın siyasetçiler, gazeteciler, kanaat önderleri kazan kaldırdı ve Joe Biden’in yarıştan çekilmesi, Ağustos ayındaki adaylık kurultayında yeni bir ismin Demokrat Parti başkan adayı olarak seçilmesi gerektiğini haykırdı.
Peki 300 milyonluk Amerika Birleşik Devletleri demokrasisi, Ukrayna’dan Filistin’e, Çin’den Afrika’ya küresel çatışmaların ve krizlerin arttığı bir dönemde halkın karşısına nasıl oldu da biri hükümlü, diğeri cümle kurmakta güçlük çeken iki yaşlı başkan adayını çıkarmak zorunda kaldı?
Bu haftaki münazara faciasıyla birlikte sadece ABD değil, bütün dünyanın aklını kurcalayan bu sorunun cevabı tabii ki Kenya’daki Samburu kabilesinin “kadim” geleneklerinde değil, insan kıtlığıyla ve kutuplaşmayla cebelleşen Amerikan siyasetinde saklı.
Kazanacak adaydan, istenmeyen adama
2024 seçimleri, Biden’in milyonlarca kişi önünde küçük düştüğü ilk seçim değil. Biden, henüz 30 yaşındayken senatör seçildiği 1972 yılından beri ABD siyasetinin içinde. 1988 yılında İngiliz bir siyasetçinin konuşmasından intihal yaptığı, 2008 yılında ise Obama hakkında “düzgün konuşan, temiz görünümlü ilk ana akım siyah” diyerek gafta bulunduğu için başkan adaylığı kampanyalarını bitirmiş biri. Ülkenin ilk siyah başkanı olmaya aday olan Barack Obama’nın beyazların ve merkez seçmenin oylarını almak için başkan yardımcısı adayı gösterdiği Joe Biden, aslında 2016 yılında başkan adayı olmayı planlıyordu. Fakat hem oğlu Beau’nun beyin kanseri nedeniyle 2015 yılında vefat etmesi hem de Hillary Clinton’ın bitmez tükenmez hırsı nedeniyle Joe Biden 2016 seçimlerini pas geçti. Hillary Clinton, müesses nizamın şok olacağı şekilde Trump’a karşı ağır bir seçim yenilgisi aldı.
Biden’in sırası nihayet 2020’de geldi. Obama ve Clinton’ların, neredeyse bütün medya kurumlarının ve önde gelen isimlerin desteğini alan Biden için Demokrat Parti önseçimi pek kolay geçmedi. Biden adaylık münazaralarında sık sık yaşıyla, gaflarıyla gündeme geldi, diğer adayların “unutkan ve yaşlı” eleştirilerine maruz kaldı. İlk önseçimlerin düzenlendiği Iowa ve New Hampshire eyaletlerinde sırasıyla 4. ve 5. oldu. Elizabeth Warren, Bernie Sanders gibi solcuların, Pete Buttigieg gibi genç bir ismin ve Amy Klobuchar gibi tanınmayan sıkıcı bir siyasetçinin gerisinde kalan Biden’in imdadına güney eyaletlerindeki siyah seçmenler yetişti.
Kısa bir sürede siyah seçmen konsolide olarak Obama’nın hatırına Biden’a destek verdi; solcu adaylar hariç bütün adaylar yarıştan çekilip Biden’a destek açıkladı. Biden’in mesajı netti: “Gönlünüzde yatan aday olmayabilirim, ama Trump’ı bir tek ben yenebilirim”.
Günün sonunda Biden önseçimi kazandı, siyah seçmene verdiği sözü tutarak kadın bir siyah başkan yardımcısı adayı seçti: Kamala Harris.
2020 seçim sürecinde kimse Joe Biden’in politikalarından veya karizmasından dolayı kendisine oy vermemişti. Birçok kişi Michigan, Pennsylvania, Wisconsin gibi beyaz işçi sınıfının yaşadığı Midwest bölgesinden gelmesinden, Clinton gibi elit isimlerin aksine daha halktan biri olmasından dolayı Trump’ı rahat yenebileceği düşünmüştü. Biden, insanların ilk tercihi değildi; fakat Sanders gibi sosyalistler, Buttigieg gibi tanınmayan isimlere nazaran kesinlikle “kazanacak” bir aday, merkez Demokratlardan solculara, küskün Cumhuriyetçi seçmenden siyahlara geniş bir seçmen koalisyonu kurabilecek bir siyasetçiydi.
Gerçekten de Biden; Amerikan halkına verdiği en önemli sözünü tutmuş, Trump’ı yenmişti. Fakat seçim kampanyasında verdiği en önemli sözlerden birini unuttuğunu için bir zamanların kazanacak adayı kısa bir sürede Demokrat Parti’nin istenmeyen adamına dönüşmüştü.
Önce “ghosting”, sonra “gaslighting”
Biden 2020 seçimlerinde birçok kişiyi “geçiş dönemi” adayıyım diyerek ikna etmiş, yakın çalışma ekibi sık sık “Biden 2024 seçimlerinde aday olmayacak, yerini yeni nesillere bırakacak” demişti. Biden, yıllardır bir adım uzağında durduğu Oval Ofis’teki o rahat koltuğa oturur oturmaz bu sözlerini rafa........
© Serbestiyet
visit website