menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yolun Bittiği Yerde

28 0
27.08.2024

Muhsin Kızılkaya’nın edebiyat denemelerini çok severim. Onun her çarşamba ve pazar günü Habertürk’te yayınlanan yazılarını dört gözle beklerim ve o yazıları, daima o yazılara has bir ritüelle okurum. Öyle iki arada bir deredeye getirmem onları, fast-food muamelesi çekmem onlara. Aksine hoş bir sofrayı hazırlamanın titizliğiyle günlük işlerimi bitirir, çayımı demler, sessiz bir köşeye çekilir, sakince ama iştiyakla Kızılkaya’nın satırların arasında dolaşırım.

Zengin bir dünyanın kapılarını ardına kadar aralar bize Kızılkaya. Elimizden tutar, bizi Türk, Kürt ve dünya edebiyatının o görkemli bahçelerinde gezdirir. Öyküleri, romanları, şiirleri, biyografileri, yazarları, şairleri bize anlatır. Bir kitabın salt bilinen yüzüyle yetinmez, onun gerisindeki âleme dalar. Romanın arkasındaki romanla, hikâyenin arkasındaki hikâyeyle hemhal olur. Ediplerin hayatlarına bir lamba tutar; bizi onların kendileri, eserleri ve birbirleri hakkındaki kanaatlerinden haberdar eder.

Bazen bir kavramın farklı dillerde nasıl algılandığına kafa yorar. Bazen bir nesneye, farklı kültürlerin biçtiği değerlere odaklanır. Bazen de bir insanın ya da bir coğrafyanın, farklı kalemlerde değişik biçimlerde işlenmesine dikkatleri çeker. Kimi kez evvela bir mısraa tutunur, kimi kez de bir cümleye ya da bir kelimeye. Akabinde o mısraın, o cümlenin veyahut o kelimenin peşine düşer. Onun arayışı bizi de, yeni duraklara vardırır, yeni mekânlarda soluklandırır.

Hakkâri, Kızılkaya’nın denemelerinde hep gelir başköşeye oturur. Çukurca’nın Guzêreş Köyü’nden okul okumak için adım atar bu şehre. Liseyi bitirene kadar, o çok büyük ve çok da kalabalık olmayan şehrin her köşesini, her sokağını arşınlar. Sonra da üniversite okumak için ayrılır bu şehirden. Lakin ne o şehrini ne de şehri onu bırakır; her seferinde döner dolaşır yolunu Hakkâri’ye çıkarır. Tabii Hakkâri de hep onun arkasından gelir.

O nedenle kalemini her ele alışında Hakkâri bir şekilde gelir Kızılkaya’nın metnine sızar. Okurlarına Hakkâri’nin tabiatını, kültürünü, tarihini, geleneklerini ve göreneklerini damıta damıta anlatır. Kızılkaya’nın satırlarını izleyerek o büyüleyici şehrin dağlarına çıkar, vadilerine iner, buz gibi pınarlarında su içer, yaylalarında misafir olur, köy odalarında hikâyelerine kulak kabartır, stranlarında kendimizden geçer, yoksunluklarında hüzünlenir, acısında dertlenir, neşesinde hayat sevinci buluruz. Sırtını dağlara yaslamış ve içinde coşkun ırmaklar geçen bu güzelim şehri, Kızılkaya bir bütün olarak, iyiliği ve kötülüğüyle, kederi ve mutluğuyla, dünü ve bugünüyle, gözlerimizin önüne serer.

“Bir geçmiş zaman cenneti”

Yolun Bittiği Yerde*, Kızılkaya’nın içinde Hakkâri geçen denemelerinin bir kısmını bir araya getiren bir kitap. İçindeki denemelerin tamamı Hakkâri’ye dair olan kitabın adı, şehrin çok da uzak olmayan geçmiş halini tasvir eder.

“Yakın zamanlara kadar Hakkâri’de yol biterdi. Oradan bir yere gitmek için herhangi bir modern vasıta aracı kullananlar veya o araçla gelenler geldikleri yoldan tekrar Van’a dönüp oradan nereye gideceklerse giderlerdi. Aşağıdan, Güneydoğu Bölgesi’ne o vilayeti bağlayan bir başka yol yoktu. Bu yüzden Hakkâri, yolun bittiği şehirdi.” (s.7)

Devlet için Hakkâri, bir sürgün yeridir. Fakat orada yaşayanlar için Hakkâri, memleketin en sakin, en huzurlu ve en güzel yerlerinin başında gelir. Kızılkaya’nın çocukluğunun Hakkâri’si, nüfusu 10 bini bulmayan, herkesin herkesi tanıdığı, “herkesin evinin herkesin evi olduğu” bir geçmiş zaman cennetidir. O cenneti anlatmak, Kızılkaya için aslında kendini izah etmek, kendine gelmek ve kendisini aramakla eşanlamlıdır. Zira onun kaderine hükmeden ve sesine ses katan, bir başka ifadeyle onu o yapan........

© Serbestiyet


Get it on Google Play