200 yıldır Mısır’la ilişkiler hep sıkıntılı oldu
Geçtiğimiz haftalarda Mısır’ın askeri diktatörü es-Sisi’nin Ankara’ya yaptığı ziyaret ilişkilerde 10 yılı aşkın bir süreden sonra şimdilik normalleşme istikametinde atılmış son adımdır. Gerçi Sisi’yi uğurlarken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı ve şüphesiz Mısır heyetinin gözünden kaçmamış olan meşhur Rabia işareti bu ziyarete ufak da olsa bir gölge düşürmüştür.
Aslında biraz düşününce Mısır’la ilişkilerimizin nerede ise 200 yıldır hep inişli çıkışlı olduğunu hatırlamak gerekiyor. Belki de bu normal sayılmalıdır. 19uncu yüzyılın ikinci yarısı ve 20inci yılın ilk yılları dışında iki ülke arasındaki ilişkiler hep bir rekabet ortamında cereyan etti. Hem Osmanlı hem Cumhuriyet dönemlerinde muntazam aralıklarla meydana gelen krizlere ana hatlarıyla göz atmak belki bu seferki yakınlaşmanın da pek kalıcı olmayacağına işaret edebilir.
Mısır’ın Yavuz tarafından 1517 yılında fethi ile Abbasi halifeliğine son verilmesiyle ülke Osmanlı topraklarına katılmış, ancak Tanzimat öncesinde birçok Osmanlı vilayetinde olduğu gibi İstanbul’dan atanan valiler yerel halk ve elitler üzerinde gevşek bir egemenlik kurmakla yetinmişlerdir. Mısır’ın özelliği bu elitlerin aslında Abbasi halifelerinin son üç yüz yılında topraklarını onların adına yöneten Türkmen asıllı Memlükler olmasıydı. Bu dönem Napolyon Bonapart’ın 1798 yılında deniz aşırı tek askerî harekâtı olarak Mısır’ı işgali ile biter. Memluk ve Osmanlı yönetimine kısa bir zamanda son verir ancak kendisi de Fransa’nın bölgeye yerleşmesini istemeyen İngiltere tarafından kovulur. Mısır yeniden Osmanlı topraklarına iade edilir. Napolyon’u Mısır’dan çıkaran ve birkaç yıl sonra Trafalgar deniz muharebesinde yine Fransızlarla savaşırken ölen İngiltere’nin en büyük deniz kahramanı Amiral Nelson’a Padişah III. Selim’in şükran ifadesi olarak verdiği ve onun iftiharla taktığı ay yıldızlı nişan ve şapkasındaki çelenk bugün bile sık sık yayınlanan resmi portresinde gözükmektedir.
Mısır Osmanlı topraklarına avdet etmiştir ama 1805 yılında atanan aslen Arnavut olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa Napolyon ordularının Osmanlı/Memlük askerlerine nazaran üstün teknolojisinden etkilenerek daha İstanbul’da reform hareketleri başlamadan ordusunu ve idari yapısını yenilemeye başlar. Bunu yaparken de Napolyon ordularıyla gelip geri dönmeyen Fransız subay ve idarecileri kullanır. O kadar ki Padişah II. Mahmut ilk önce Arabistan’daki Vahabi isyanını, daha sonra da Mora yarım adasındaki Yunan isyanını bastırmak için Mehmet Ali Paşa’nın kuvvetlerini kullanır. Batı ülkeleri bastırmasaydı Yunan ayaklanmasını durdurmak mümkün olacakken Mısır donanması büyük........
© Serbestiyet
visit website