Dalya! Dalya!..
Yanlış anlaşılmasın, daha 100 yaşına kavuşarak ``Dalya! Dalya!..`` demedim. Muhalif gazetesinde yazdığım köşe yazısı sayısı yüz oldu. Bu yüzden ``Dalya! Dalya!..`` diyorum.
***
Aslında dalya terimi Latince (Eski İtalyanca) kökenli. Ama, Türkiye`de Almanya`dan daha çok kullanılıyor, anlaşılıyor. Bizim Hasan ``Dalya!`` deyince ne demek istediğinizi anlıyor. Ama, Hans`a uzun uzun anlatıp izah etmeniz gerekiyor.
***
Yayın Kurulu´nun kuruluş safhasında ve sonrasında 5, şimdilerde ise 3 kadından oluştuğu ve ondört günde bir aktuel yazılar yazmaktan zevk aldığım Muhalif gazetesindeki yüzüncü yazım yayımlanıyor bu gün... Ne mutlu bana. Ta 1961 yılında, daha 3ncü sınıftayken, Sezar`ın ``Veni-Vidi-Vici`` (Geldim-Gördüm-Yendim) dediği şehir olan Zile`de Samsun-Bafra`da basılan ve Zile`deki tüm ilkokullarda dağıtılan Okul Sesi gazetesinde `başyazı` yazarak (Aynı sayıda 2. sayfada da kuduz üzerinde de bir yazı yazmıştım.) başlayan gazetecilik uğraşım amatör bir şekilde Muhalif gazetesinde sürüyor. Bu günlere, yani Muhalif gazetesine gelinceye kadar, amatör de olsa uzunca bir yoldan geçtim.
1961 yılında 3ncü sınıftayken Okul Sesi`nde yazdığım yazılar motivasyonumu yükseltmiş olacak ki, 4ncü sınıfta, onbeş günlük bir DUVAR GAZETESİ çıkardık Zile Hüseyin Gazi İlkokulu 4A sınıfı olarak. Gazetenin adı aynen böyleydi: Duvar Gazetesi. Bir metreye birbuçuk metre ebatlarındaki bir çerçevenin üzerine siyah bir bez raptiyelemiştik. Bezin altında kontraplak vardı. Kontraplak ile siyah bezin arasını pamukla doldurmuştuk uygun bir şekilde özenle... A4 ebatındaki beyaz kağıtlara ve/veya bunun dikey ve yatay yarısına veya dörtte birine yazdığımız yazıları bu çerçeveye toplu iğneyle tutturuyorduk. `Şef Redaktör` bendim. Dolayısıyla da hem `Başyazı` yazıyordum ve hem de herhangi bir konuda... İşin zor tarafı şuydu: Okula yakın ikamet ettiğim ve gazetenin de `sorumlusu` olduğum için, okula herkesten önce gelip bu duvar gazetesini bütün sınıfların önünden geçtiği beş basamaklı........
© Muhalif
visit website