Tarihin tekerleği
Tarihçiler, “Tarihin tekerleği geriye döndürülemez” derler. Bu cümleyle sanırım insanların, toplumların, kültürlerin ve daha geniş bir anlamda uygarlıkların sürekli bir devinim içinde oldukları, değiştikleri ve aslında ilerledikleri anlatılmak istenmişti.
Bu yargıyı uzun uzun ve etraflıca düşünmeye devam edersek kimi toplumların, ülkelerin ve uygarlıkların, geçmişte daha parlak, her anlamda daha yüksek bir durumda oldukları halde, sonraları ve günümüzde zayıflamış, sorunlu ve bunalımlı bir durumda olmalarını nasıl açıklayacağız? Tarihçilerin söz konusu yargısına açıkça tezat oluşturan ya da öyle gözüken bu vaziyeti nasıl değerlendireceğiz?
Birçok tarihçinin ortak kanısına göre, toplumlar yüzyıllar süren yaşantılarıyla, deneyimleriyle, içselleştirerek ve yeri geldiğinde sarsılarak öğrenmekte, kurum ve kurallarını oluşturmaktadırlar. Dolayısıyla sağlam, istikrarlı ve barış üreten toplumlar ve ülkeler, yüzlerce yıl hatta kimi tarihçilere göre; iki bin- iki bin beş yüz yıllık süreçler sonunda gelişebilmektedir. Bu bilgiler ışığında, biraz önce sorduğumuz sorunun yanıtına net değilse de, flu bir şekilde de olsa ulaşmış oluyoruz kanımca. Demek ki tarih sanılandan çok daha uzun dönemler halinde hareket etmekte, asıl değişimler ve dönüşümler çok uzun yıllar sonunda gerçekleşmekte, yani toplumların çok uzun deneme, yanılma, özümseme ve de öğrenme süreçleri olmaktadır.
Öte yandan, toplumsal değişim süreklilik arz etmekte, kimi dönemlerde her açıdan daha sağlıklı olunabilirken, kimi dönemlerde gerilemeler ve zayıflıklar görülmekte fakat sonuçta toplum sürekli devindiği için, arada bir düşüşler olsa........
© Medya Günlüğü
visit website