Kahve mi pahalı su mu?
Burnundan ter damlarken konuşuyorduk. Yola çıkmak üzere olduğumuz için, “yanına su aldın mı?” dedim.
“Lüzumu yok, ben zaten dışarı çıkacağım zaman sabahtan kesiyorum su içmeyi” dedi. Bu lafı duyunca dikenlerim çıkıyor benim. Derhal bir kevene dönüşüp karşımdakini parça pinçik etmeye başlıyorum. Ancak nedense o an ters tarafıma geldi, üstelemedim.
“Sokaktayken çişim gelmesin diye su içmiyorum” diyor pek çok kadın. Ne çok kere duydum ben bunu. “Çok kaka yapıyor, bıktım temizlemekten” diye bakıma muhtaç kişilerin yemeğini kesenleri bile duydum ama şimdilik o dert bir kenarda dursun da su içmekten kaçınanlara fırça atmaya devam edeyim izninizle.
Fazla su içersek çok çiş yapacağımız doğrudur. Ancak su içmeyi kesmek hatta azaltmak çoook yanlıştır. Vücut denen makinemizin yüzde yetmişi sudur yani yüz kiloysanız aslında yetmiş kiloluk bir su fıçısısınız demektir. Kendi kilonuza göre kendi varilinizi varın siz hesaplayın. Böylece suyunuzun önemini kavrayın. Susuz olamayız yani ama biz çaysız kahvesiz olamıyoruz. Hangisi daha değerli dersiniz?
Su meselesine önce tersten bakalım. “Her gün şu kadar litre su içmek şart” diyenlere inanıp, emzik emer gibi durmaksızın su tüketenler var. Onlar herhalde tuvaletten çıkamıyorlardır. Ee ne oluyor o zaman? Çişin böyle kasten fazlalaştırılması böbreklere fazla mesai yaptırır. Mesainin fazlası bazen olabilir ama devamlısı canımızın çanına ot tıkar. Su içmeyi böyle abartıp böbrekleri yormak önemli bir hata. Doğrusu elbette aşırıya kaçmamak. Bu hatayı konuşmayı da başka zamana bırakıp az su içme aşırılığına geri dönelim.
Madem 1 birimi katıyken, 2 birimi sıvı olan bir makineyiz, öyleyse bir gün suyu az içtik diye niye kıyamet kopsun ki diye düşünebiliriz. Bu yanlış fikir beynimizin ve bedenimizin ne olduğunu ve de nasıl var olduğunu bilmemektendir. Kan ve çiş dışında aklımıza vücut sıvısı gelmediği için üçte iki lafını anlamak zor olabilir. Ancak hücrelerin içinin ve hücre aralarının sıvıyla dolu olduğunu ve hücreler kuruyunca organların yani bizim de kuruyacağımızı bilmeliyiz. Bunu bilmemenin bedeli ölüme kadar gider. Evet az su içtiğiniz için ölebilirsiniz. Sahiden söylüyorum. Ölüm işin taa öte noktası ama beri taraf da pek hayra alamet değil.
Açlıktan hepimizin ödü kopuyor da susuzluğa böyle bir takıntımız yok biliyorum ama takın. Su meselesine kafayı takın. Bakın size çok önemli bir deneyimimi aktarayım. Ben ölüm orucu tutan onlarca hatta yüzlerce kişiyi tedavi ettim. 2000’lerin başında cezaevlerinde binlerce kişi açlık grevine girmişti, hatırlayanlarınız vardır. Onların işi daha da ileri götürüp ölüm orucuna yatanlarının sağ kalanlarını tedavi eden nadir kişilerden biriyim.
Tümüyle aç kalan kişilerin çoğu bir ay sonra ölür. Daha sağlam olanlar ise nadiren iki ayı tamamlayabilir. Oysa bir yıl süreyle, evet 300- 400 gün ölüm orucunda olanları tedavi ettim ki bazıları hâlâ hayatta. O günlerin Sağlık Bakanı “bunlar gizlice beslenip, milleti kandırıyor” diye bir laf ortaya atmış, çoğu kişi........
© Medya Günlüğü
visit website