Cengâver Bir Münevver Dr. Mustafa Çalık’ın Ardından
Yıl 1990, Gümüşhane Tarih, Kültür ve Ekonomi Sempozyumu. Sempozyum oturumlarından birinde genç bir araştırmacı “Cumhuriyet Döneminde Gümüşhane’de Siyasi Hareketler” bağlamında bir bildiri sunuyor. Kürsüde gür sesli bir konuşmacı; vücut dilini müthiş kullanarak etkili bir takdim yapıyor. Mükemmel bir hitabet. Herkes pür dikkat dinliyor. Dinleyiciler arasında orta yaşlı birisi, yanındaki arkadaşına kısık bir sesle “Gümüşhane’de siyaset yapmak isteyenler bu gencin bilgi ve fikirlerinden istifade etmeli” diyor. Bu genç Mustafa Çalık.
Yıllar sonra: Prof. Dr. Mim Kemal Öke, bir televizyon kanalında fikir ve tartışma programını sunuyor. Katılımcılar arasında Dr. Mustafa Çalık’ta yer alıyor. Mevsim Sonbahar ve yanılmıyorsam bir pazar günü öğlen sonrası. Programda “28 Şubat” etkisi ile Refah-Yol hükümetinin istifa süreci tartışılıyor. Konuşmacılar arasında emekli büyükelçiler, emekli askerler de var. Bir konuşmacı, demokrasilerde bu tip müdahalelerin olabileceğini, bir diğeri, ülke yönetimlerinde esas unsurun ordu gibi silahlı güçlerin olduğu, ancak etkisinin hissedilmediğini vs. vs. … derken program yöneticisi Öke, Mustafa Çalık’a hitaben: “Mustafa Bey, sizi gergin görüyorum, halbuki yaylalardan gelmişsiniz. Yayla insanları neşeli olur” diyor.
Mustafa Bey adeta kibrit çakılmış benzin gibi patlıyor. “Nasıl gergin olmayayım, şu kendini entelektüel kendi ifadeleri ile aydın sananların bu konuşmaları karşısında en hafifi ile gergin olunur. Şunlara bak (diğer konuşmacıları kastederek) seçilmiş meşru iktidar, gayri-meşru olarak yıkılıyor. Bunlar zorbalığa kılıf uydurma gayretinde. Bu düpedüz bir darbedir, zorbalıktır…”
Mim Kemal Öke araya girerek:
– Yani Çalık Bey herhalde şöyle söylemek istediniz…
-Hayır ben çok açık söyledim bu apaçık bir darbedir. (Malum; bu girişim sonradan “post-modern darbe” olarak tarihimize ve hukuk sistemimize girdi)
-Çalık Bey tabi sizin fikirleriniz, ancak televizyondayız, yayın kuralları…
-Kemal Bey siz de korkmayın, çok çok beni bir daha programınıza çağırmazsınız, sizin de programınızı sonlandırırlar olur biter …
28 Şubat sürecinin yaşandığı o dönemde birçok entelektüelin, “şimdi susma zamanıdır”, “bu konuyu konuşma zamanı değildir”, “bu zaman gözlerimizle konuşma zamanıdır,” derken son sözü en başta belkide televizyon ekranlarından ilk kez Çalık Bey cengâverce söylemişti…
Daha sonra kendisini çok kere televizyon programlarında izledim. Her konuşmasından istifade ettim. Fikir ve gönül dünyam genişledi.
Bir gün bir televizyon kanalına canlı yayında “Benim adresim belli Ankara Tunus Caddesi 53 numaradayım. Kapım fikri olan herkese açık demişti. Prof. Dr. Hasan Seçen dostumla Ankara’dayız. Kendisini bürosunda ziyaret ediyoruz. Kendisi ile yakinen ilk görüşmemiz.........
© Maarifin Sesi
visit website