İçime Dokunan ”Kuru Fasülye – Pilav”
(Anlatacak Bir şeyi Olmayanlar)
Göreve başlar başlamaz “Hocam bu sınıf senin sınıfın.” demişti okul müdürü. Öğretmenler odasından konuşulanlardan anladığım kadarıyla beni çok zorlayacak bir ekip vardı karşımda. Bakalım ne hikâyeler biriktirecektik bu haylaz çocuklarla? Öğleden sonraki ilk dersim o sınıftaydı. Heyecanlıydım, meraklıydım. Sınıfa girdiğimde beni meraklı bakışlarla süzen 30 çift göz vardı. Kısa bir bakışmadan sonra kendimi tanıtıp, bundan sonra yola birlikte devam edeceğimizi ve aynı zamanda da sınıf öğretmenleri olduğumu vurguladım. Onları tanımam ve isimlerini öğrenebilmem için bana fırsat tanımalarını istedim. O ders tanışma ile geçmişti. Her biri kendisini bir güzel anlatmıştı aslında bana. Ama sıra o en arkada sessiz sessiz bizi izleyen çekingen çocuğa gelene kadar. Ayağa kalkıp adını soyadını söyleyip oturdu. Söyleyecek başka da sözü yoktu. Dikkatimi çekmişti. İlk onun adını öğrendim. Hafızama kazımıştım o gözleri. Bu güzel gözlü çocukta derin bir hikâye olmalıydı.
***
Birbirimizi üzmemek için kurallarımızı ilk günden koymuştuk. Biz bir aileydik ve sorunlar varsa birlikte çözecektik. Güzel bir iş birliği çalışmasından sonra onları ve okulu tanımaya, bu okuldaki hayatıma motive olmaya başlamıştım. Benim haylazlar değer gördükçe güzelleşmeye ve hatta yavaş yavaş ses getirmeye başlamışlardı. Bu atak başlar başlamaz veli toplantısı yapmaya karar verip, hemen davetiyemi hazırladım. İşbirliği yaptığım ekip kimdi tanıyacaktım. Her bir öğrencimin ailesini merak ediyordum aslında ama o güzel gözlü çocuğu dünyaya getireni daha çok…
***
Güzel bir katılımla toplantımız başladı, sohbetler, anlaşmalar, planlamalar eşliğinde toplantı sürerken, kapıdan “Hocam bizi çağıran........
© Maarifin Sesi
visit website