‘Her memleketin bir hikâyesi var; hikâyeler topraklara isim verir.’
Sahneye günler kala, hazırlıklar devam ederken… Mimar başı rolündeki Safa’nın:
-Bizim memleketimizin hikâyesi, Mamahatun Çiçeği… Ne güzel değil mi öğretmenim?
Tatlı bir tebessümle:
-Evet, Safa’m. Çok güzel! Memleketimizin en taze ve en güzel çiçekleri de sizlersiniz. Siz ki; Anadolu’nun tarihini, kültürünü dünden yarına taşıyacak bugünün en büyük varislersiniz. Bu yüzden memleketimizi, taşından toprağına önemsemeliyiz, yaşayarak okumalıyız.
Her bir soruyla bütün yollar, köşeleri dönerek tarih sahnesine çıkar gibiydi. O esnada kimin söylediğini bilemediği ‘Tiyatro, çok zevkli, tıpkı bir oyun gibi.’ diye sevimli bir ses işitince Duygu Öğretmen:
-Bu bir oyun olabilir çocuklar! Perdeler açılıp kapanır; sonrasında unutulabilir… Çocuk dünyanızda bu sahne belki de ara ara, bir park gibi düşünülmüş olabilir. Ama asla unutmayın ki sahne, hayatın ta kendisidir ve tarih tekerrürden ibarettir. Bu yüzden görevimizi güzel yapmalı ve en önemlisi de memleketimize ismini Mamahatun Çiçeğini yaşatarak okutmalıyız.
Sohbet, sorularla derinlik kazanmıştı. Gülniyaz rolündeki Kübra’nın, ‘Mamahatun olmak güzel ama zormuş bence.’ demesini herkes yorumlarken içinde, bir bahçe gibi serpilmişti Duygu Öğretmen. Ortamın onurlu edasıyla:
-Mamahatun olmak zordur elbet; ancak kadın olmak, ana olmak bir onurdur. Mamahatun, Türk toplumunun kadına verdiği değerin en güzel sembolüdür. O en başta, içinde yaşadığımız şirin ilçemiz Tercan’a adını, şanını katan Mama Sultan’dır. Siz de biliyorsunuz ki Mamahatun; Anadolu’da kurulan ilk Türk Beyliği’nin ilk kadın sultanıdır. Her adımda ana dolu olan bu topraklarda kadınlara, tarih yapma ve tarihi yaşama gücü veren muhakkak ki onun gibi kadınların sahip olduğu aşkları, imanları, vatan sevgileri ve devletlerine olan bağlılıklarıdır. Sizlerden de beklediğimiz aynı aşk, iman ve bağlılıktır.
Dinlerken herkesi, dopdolu bir sessizlik içinde asil bir duruş sarmıştı. Kaşlar sert, çatık ve kararlı… Gözler ‘Susma öğretmenim, anlat!’ der gibi bakıyordu. Anlatırken her bir öğrencisinin gözlerine, narin bir gelinciğe dokunur gibi inceden inceye anlatıyordu Duygu Öğretmen. Dinleyenlerin her birinin yüzünde; tertemiz yazılmamış bembeyaz bir sayfa........
© Maarifin Sesi
visit website