Bozkırın Nefesi, Türkülerin Efendisi Bir Muhafız: Nida Tüfekçi
Gelen/ek, billur bir pınardır ve naz makamının şehrâyînidir. Her ânı, “kendi gökkubbemiz altında bir bayram saati” hazzı ve safiyeti içinde idrak için, “sînesi saf olan ehl-i dilin,” yaşama sevincini her dem taze tutması, ruh akınları ile muhteşem fütuhatlar peşinde mesai sarf etmesi ve mağfiret iklimlerinde oluş sırrına erip varlığı hazmedebilmesi asaletidir. Firuze kubbeler altında serpilmiş, taçlanmış ve şahlanmış saltanattır. Gönül tahtından nasipli has bir duruştur. İrfanî dairede can gözü ile görülen âlemin küre-i arz kısmının estetikle bezenerek yaşanabilir kılınmasıdır. Medeniyet telakkisi içinde bakıldığı zaman, varlığın sürdürülebilmesi adına, hayat, onsuz olunmaz bir karardadır. Kültür unsurlarımızın cümlesi bu kıvamla berhayattır.
Geleneğin gücü sayesinde, mimarî, edebiyat, şifahî kültür, hat, süsleme sanatları, mûsıkî ve bir alt başlık olarak türküler, ilâ-âhir, mensuplarını kimlik sahibi kılan ve şahsiyetle kıyama durduran bir güzelliğin destanı olmuştur. Esasen bu naz/lı makam, hayat yolunda sabit-kadem olmak için gayret ehli olmayı amirdir ki tevarüs edilen emanetin bekası adına, söz ve ses mimarlarının birer muhafız olarak varlıkları, hâlin tatlanması, istikbâlin de bahtlanması adına sadece bir huzur kaynağıdır.
Mesele, has dairede mûsıkî ve türküler olunca, söze katılan ahenk daha bir başka olmaktadır. Çünkü sözün durağı, mûsıkî meydanının muhafızı ve türkülerin efendisi olarak bu topraktan beslenerek geleneği taşıyan ve bozkırın tezenesini yeniden ahenkle şahlandıran Mehmet Nida Tüfekçi’dir. Ancak, hizmetinin büyüklüğü karşısında, takdir hakkının sonuna kadar cömertçe tasarruf edilmesini hak eden bir üstad karşısında, “benim dert çekmeye dermanım mı var” dese de, varlık şartnamemize ait satırbaşlarının derdini çekmiş bir kolbaşı ile muhatap olmanın ağırlığı kendini hissettirmektedir. Hezâr gıpta o türkülerin efendisine ki, üslûptan nasipsizliğin bir kasırga gibi estiği noktada çile doldurmak zahmeti karşısında, kıymet, kendini bütün ağırlığı ile takdir ettirmektedir.
Çünkü, bu milletin hayatı türkülerde, türkülerin hayatı da Nida Tüfekçi’de saklıdır.
Nida Tüfekçi, “Çamlığın başında bir ince dumanı gördükçe ağlayan bir gözle” “asker yolu beklerken günü güne ekleyen” ve daha mezun vermemiş sevdanın mektebinde mezuniyeti mukadder olmayan tazelerin gönül dilinin nağmesinin ustasıdır. Kendi gök kubbemizde “sabahınan esen seher yeli ile” dile gelen bu toprağa ait bir sestir. Bozoklu Türkmen’in hayatının ifadesi olan türkülerimizi, bir irfan hazinesi olarak takdim eden kendi er meydanının baş pehlivanıdır.
Bir de resmi hâl tercemesinin tarif ettiği Nida Tüfekçi vardır ki, bu da, onu tanıma adına faydadan hâli olmayan bilgi kümesidir:
Nida Tüfekçi, nüfus kâğıdında 1929 yazmasına rağmen, kendi beyanına göre 1926’da Yozgat’ın Akdağmadeni Kazâsı’nda saza âşina bir muhitte dünyaya gelir. (Bkz. Yozgatlı Nida Tüfekçi İle Söyleşi, Bozok Dergisi, Sayı. 25, Yıl. 1996.) İlkokulu Akdağmadeni’nde okur, sonra Yozgat merkezdeki Yozgat Lisesi’nin orta bölümüne yazdırılır. Ortaokulun üçüncü sınıfını Boğazlıyan’da açılan ortaokula nakille Boğazlıyan’da ikmâl eder.
Nida Tüfekçi, Yozgat Lisesi’nin orta kısmına devam ederken Yozgatlı mahallî sanatkârlarla tanışır. Bilhassa coğrafya öğretmeni Niyazi Ülkü’den çok istifade eder. Çünkü Niyazi Ülkü, Yozgat türkülerini, bozlakları büyük bir maharetle çalıp söylemektedir. Nida Tüfekçi, bu sayede Niyazi Ülkü ve diğer mahallî sanatkârlardan mahallî mûsıkîye dair pek çok hususu erken yaşta öğrenir.
Nida Tüfekçi, bir süre sonra girdiği imtihanı kazanarak lise muadili olan Ankara Maliye Mektebi’nde tahsil görür.
Maliye Mektebi imtihanları sırasında Muzaffer Sarısözen’le tanıştırılır ve Sarısözen tarafından Yurttan Sesler programına çıkarılır. Radyoda, çocukluğundan beri bildiği ve çalıp söylediği, “Yine gördüm Elif kızın yüzünü” diye başlayan meşhur Yozgat türküsünü çığırır. Maliye Mektebi’nde iken zaman zaman Yurttan Sesler programında türküleri ile mikrofon karşısına geçer. Mektebi bitirdikten sonra, 1953’te açılan imtihanı kazanarak Yurttan Sesler Topluluğu’na dahil olur. Bağlamada “Yozgat Tavrı” denilen bir tarz ve üslûpla çalıp söylediği türkülerle meşhur olur.
TRT’deki vazifesine 1959’dan itibaren İstanbul Radyosu’nda devam eden Nida Tüfekçi, 1964’de THM’den sorumlu Türk Müziği Şube Müdürlüğü’ne, 1972’de ise TRT Müzik Dairesi THM Müdürlüğü’ne atanır. 1974’de vekâleten TRT Müzik Dairesi Başkanlığı’na getirilir. Nida Tüfekçi, İstanbul Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’nın kuruluşu aşamasında........
© Maarifin Sesi
visit website