Müfredat, boyacı küpü ve agorada ahval
MEB müfredat düzenlemesini kamuoyuyla paylaştı. Bir hafta içinde gelecek görüş ve önerilerle müfredata son şeklini vereceğini belirtti. İşin bu kısımları kamuoyunda tartışılıyor. Herkes, herkesim kendince önemli gördüğü hususu öne çıkarmaya çalışıyor. Bakanlığın yaptığı, yapmak istediği işin bir boyutu. Diğer taraftan bakanlığın yaptığına destek sunanlar, sunmak isteyenler var. Bazıları yapılanları doğru buluyor bazıları eksik buluyor. Bir de yapılan ve yapılacak her düzenlemeye muhalefet eden, edecek olan ve etmek isteyen bir kesim var. Bunların da önemli bir kısmı yapılanların içeriğinden bağımsız zaten ontolojik olarak karşıtlık içinde. Muhalefet edenlerin diğer bir kısmı ise böyle olmakla birlikte daha stratejik bir muhalefet yürüttüklerini not etmemiz gerekiyor. Her bir tarafın vaziyetini ayrıntılı olarak değerlendirmek hem çok gerekli hem de çok önemli. Çünkü tüm bu kesimlerin sözleri ve eylemleri alan kavrayışımıza ilişkin bütünlüklü bir fotoğraf sunuyor. Geldiğimiz noktada belirtmemiz gereken husus da MEB’in yaptığı düzenlemeden çok daha fazla kritik görünüm arz eden şey bu bütünlüklü fotoğraf.
Bütünlüklü fotoğraf çok temel bir uzlaşı zemininin altını çiziyor. Hem MEB hem de MEB’e destek sunanlar ve muhalefet edenler; devlet eliyle yürütülecek bir eğitim-öğretim faaliyetinin merkeziyetçi, hiyerarşik, ideolojik-politik karakterinde tuhaflık görmüyorlar ve çok daha önemlisi bu faaliyetin içinde gerçekleştiği ekonomi-politik gerçeklikten bağımsız olarak steril bir alanda yürütülmesini, yürütülebileceği iddiasını da olağan karşılıyorlar. Bunun pekala makul, pekala mantıklı ve pekala uygulanabilir olduğunu düşünüyorlar. Bugüne kadar olmayışını ise bazıları ihanet, bazıları da bir türlü uygun kıvamın bulunamayışı olarak değerlendiriyor. Modern devletin, iktidarın, devlet-toplum ilişkisinin, sosyal, siyasal, ekonomik düzenin vs. gibi temel unsurların hepsini herhangi bir sorun yokmuş gibi, bütün bu alanların eğitim-öğretim alanının kaderini doğrudan belirlediğini görmezden gelerek dar ve sınırlı bir alanda top çevirmeye razı geleceğiz. Birilerinin bilerek veya bilmeyerek bizi yönlendirdiği bu dar alanda eğitimin içeriğinin ne olacağına ilişkin sembolik bir takım vurgular eşliğinde tozu dumana katmayı bir eğitim tartışması ve Türkiye’nin yarınları için destansı bir mücadele olarak düşüneceğiz.
Bu vesileyle birkaç hususun altını çizmekte yarar görüyorum. Birincisi sanırım anlamlı ve Türkiye’nin şu anda yürüttüğü şekilde alanla sınırlı bir müfredat tartışması yürütülebilmesi için öncelikle mevcut sancılı modernleşme hikayesini ve hafızasını önemli oranda sağaltmış olması gerekiyor. Yani bu noktada hem düşüncesi hem de uygulaması üzerinde blokaj oluşturan bu yaşanmışlığı özgüvenli ve derinlikli bir eleştirellikle yarını ifsad eden bir vaziyetten çıkarma hüneri gösterebilmesiyle mümkündü. Yetmez aynı zamanda birbirine düşmüş, birbirinin bizatihi........
© Maarifin Sesi
visit website