menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Kul Hakkı” konulu çalıştayın ardından

40 10
16.10.2024

On gün kadar önce Türkocağı İstanbul Şubesi, değerli Başkan Dr. Cezmi Bayram’ın himayesinde ve Prof. Dr. Mustafa Tekin’in yönetiminde “Kul Hakkı” konulu bir çalıştay gerçekleştirdi. İlk oturumun yöneticiliğine beni münasip görmüşlerdi. O vesileyle Doç. Dr. Muhammet Özdemir’in konuya geniş perspektiften bakan –bence tek kelimeyle mükemmel- tebliğ metnini birkaç kez okudum.

Muhammed Bey’in tebliğinde de belirtildiği gibi “kul hakları” (hukûku’l-ibâd) kavramının yerine, çağımızda -bir bakıma daha seküler olan- “insan hakları” kullanılmaktadır. Bu son kavramın içerdiği anlamlar büyük ölçüde Batı kaynaklıdır; bu da tabiidir. Çünkü bizim medrese uleması “dogmatik uyku” asırlarındayken Batı’da fikir insanları yüzyıllarca insan felsefesi ve insan hakları üzerine düşünmüş, yazmış, bu uğurda bedeller ödemiş ve sonuçta -kendi içlerinde de olsa- epeyce bir mesafe almışlardır.

Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın tüm insanlığa “halifelik” onuru ve sorumluluğu verdiği bildirilir. Fakat İslam’ın birinci asrının ortalarından itibaren önce Emevî sultanları kendilerine “halîfetullah” (Allah’ın vekili) demeye başladılar; arkasından şairler ve onlar gibi siyasetle içli dışlı olmaya başlayan ulema kesimleri hükümdarlar için bu tabiri kullandılar. O yetmedi, “Sultan Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir” anlamında hadisler üreterek sultanı kutsal ve dokunulmaz yaptılar. Öyle de devam etti. Batılılar ise daha 1215 yılında İngiltere kralına, kralın yetkilerini sınırlayan Magna Carta Libertatum (büyük özgürlükler sözleşmesi) adlı belgeyi imzalattılar. O zamandan beri insan hakları mücadelesi verdiler ve veriyorlar.

Magna Carta’nın 39. maddesi şöyle........

© Karar


Get it on Google Play