menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zorla Getirme, Yakalama, Gözaltına Alma

16 6
24.01.2025

I. Giriş

Daha önce “Ceza Muhakemesinde Çağrı, Zorla Getirme ve Yakalama” başlıklı yazımızda; soruşturma aşamasında ve kovuşturma aşamasında zorla getirme ve yakalamanın nasıl tatbik edileceğini, şüpheli ve sanığın çağrılması ile dinlenmesi usullerini, yakalama ve zorla getirme tedbirlerinin farkını açıklamış ve uygulamada yaşanan bazı sorunlara değinip çözüm önerilerimizi ortaya koymuştuk.

Bu yazımızda; özet niteliğinde yakalama, gözaltına alma ve zorla getirme tedbirlerinin yalnızca bir kısmı açıklanacak, bu tedbirlerin belirli türlerinin hangi şartlarda uygulanabileceği, bir diğer ifadeyle bu tedbirlere hangi koşullar altında başvurulabileceği ve bu tedbirler arasındaki farklara açıklık getirilecektir.

Öncelikle belirtmeliyiz ki; gerek yakalama ve gözaltı ve gerekse zorla getirme birbirleri ile benzer ve ilişkili ceza muhakemesi kurumları olsalar da, hem nitelikleri ve hem de şartları itibariyle birbirlerinden farklıdırlar. Aşağıda, kısaca bu kurumların uygulanmasına ilişkin esaslara değinilecek ve birbirlerinden farkları ile belirli somut durumlarda hangisinin uygulanmasının isabetli olacağı tartışılacaktır.

II. Zorla Getirme

Kural olarak; şüpheli veya sanık hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından çağrıldığında hazır bulunma zorunda olup, bu husus CMK m.145’de[1] düzenlenmiştir. Buna göre; ifadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi için davetiye çıkarılmalı, çağrılma nedeni açıkça belirtilmeli ve gelmezse zorla getirtileceği yazılmalıdır. Dolayısıyla kural, şüpheli veya sanığın ifade veya sorguya davet üzerine çağrılmasıdır.

Ancak CMK m.146 uyarınca şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine de karar verilebilir. Bunun için iki koşul bulunmaktadır. Öncelikle; CMK m.145’e göre usulüne uygun şekilde ifade veya sorguya çağrılmış olan kişi bu davete icabet etmezse, hakkında CMK m.146/1[2] uyarınca zorla getirme kararı verilebilecektir. Zorla getirme kararı verilebilecek diğer hal; kişinin hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenlerin bulunması halleri olup, bu durumda somut olayda CMK m.100’de yer alan tutukluluğa ilişkin şartların veya CMK m.98’de bulunan yakalama emri düzenlenmesi şartlarının bulunması gerekir. Bunlar bulunduğu takdirde zorla getirme tedbiri uygulanabilecek olup, bu halde şüpheli veya sanığın çağrıldığı halde icabet etmemesi şartı aranmaz, doğrudan zorla getirme kararı verilebilir.

Netice olarak; zorla getirme kararı, CMK m.146/1 uyarınca ifade veya sorguya çağrıldığı halde gelmeyen şüpheli ve sanık için verilebilir. Bu kararın yakalama emrinden farkı, hemen sonrasında şüpheli veya sanığın gözaltına alınmasını, “genel bilgi toplama sistemi” vasıtasıyla her yerde aranmayı, nezarethaneye koyulup bekletilmeyi içermemesidir. Eski adı ihzar müzekkeresi olan zorla getirme emri veya kararı üzerine gözaltına alma ve şüphelinin veya sanığın nezarete koyulması işlemi tatbik edilmeyip, kolluk tarafından adli makama doğrudan sevk sağlanır.

Ayrıca belirtmeliyiz ki, hakkında zorla getirme kararı verilen kişiye kelepçe takılması mümkün değildir. “Yakalanan ve tutuklanan kişilerin nakli” başlıklı CMK m.93’e göre; “Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı halinde kelepçe takılabilir”. Bu maddeye göre güvenlik amacıyla kelepçe, ancak “yakalanan” veya “tutuklanan” sıfatlarını haiz kişilere takılabilmektedir. “Zorla getirilen” kişiye bu sıfatlardan birisi uymadığından, kelepçe takılamayacaktır. Zorla getirme, yakalamadan daha hafif bir tedbir olarak nitelendirilmelidir.

III. Yakalama

Yakalama; suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına alınma işleminden önce, özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanmasını, kişinin denetim altına alınmasını ifade etmektedir[3]. Yakalamaya ilişkin ilk hüküm, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90. maddesinde[4] düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca; suçüstü halinde istisnasız herkese yakalama yapabilme hakkı tanınmış, kolluk görevlilerinin de tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanakları bulunmadığı takdirde yakalama yapabilecekleri düzenlenmiştir. Yakalama sonrası ne yapılması gerektiği ise, maddenin beşinci fıkrasında açıklanmış, yakalanıp kolluğa teslim edilen veya kolluk görevlilerince yakalanan kişi ve karıştığı olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen haber verilmesi ve emri doğrultusunda işlem yapılması gerektiği öngörülmüştür.

Belirtmeliyiz ki; CMK m.90 uyarınca yakalama yetkisinin belirli şartlar altında herkese, yine belli koşullar altında yalnızca kolluğa verilmiş olması, hakimin yakalama konusunda herhangi bir yetkisinin olmadığı şeklinde anlaşılmamalıdır[5]. “Yakalama emri ve nedenleri” başlıklı CMK m.98[6] hükmü, açık bir şekilde hakime yakalama yapma yetkisini vermektedir. Bu hüküm uyarınca, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir ve şüpheli şahıs veya şahıslar hakkında yakalama tedbiri bu şekilde CMK m.90’da olduğundan farklı olarak yazılı emir ile de yerine getirilebilir. Ancak bunun için yine aynı madde gereğince, şüphelinin çağrı üzerine gelmemesi veya şüphelinin çağrı yapılamayan kişi olması şartı aranmaktadır.

Yakalanan kişi hakkında ne yapılacağı, CMK m.94 hükmünde[7] düzenlenmiştir. Buna göre; hakim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişinin, en geç yirmi dört saat içerisinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılması gerekir. Aynı hükmün ikinci fıkrası uyarınca; yakalanan kişinin en geç yirmi dört saat içerisinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılması mümkün değil ise, aynı süre içerisinde yakalandığı yer adliyesinde veya o da mümkün değilse yakalandığı yere en yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim siteminin (SEGBİS) kullanılması suretiyle, yetkili hakim veya mahkeme tarafından kişinin sorgusunun yapılması veya ifadesinin alınması mümkündür.

Sonuç olarak; CMK m.98/1’e göre soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh ceza hakimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Bu yakalama; şüphelinin ifadesini alma amacına ilişkin olsa da, yakalama tedbirinin infazı sonrasında ifadesi alınan veya sorgusu yapılan şüphelinin veya sanığın serbest kalıp kalmayacağı, adli kontrol veya tutuklama tedbirine tabi tutulup tutulmayacağı, bu tedbirlere ilişkin şartların değerlendirilmesi sonrasında ayrıca değerlendirilmelidir. Bir şüphelinin veya sanığın davet edilmesi, zorla getirilmesi veya yakalanması, otomatik olarak serbest bırakılacağı veya adli kontrole veya tutuklama tedbirine sevki suretiyle bu tedbirlerden birisinin tatbik edileceği veya edilmeyeceği anlamına gelmez.

Şüpheli usule uygun şekilde savcılığa veya kolluğa davet edilmedikçe, CMK m.90 hükümleri saklı kalmak kaydı ile yakalama ve dolayısıyla gözaltı tedbirlerine başvurulması mümkün değildir. Gelmeyen veya kendisine ulaşılamayan şüphelinin yakalanıp gözaltına alınması mümkündür.

IV.........

© Hukuki Haber