Banliyö gücü adına Mbappe barajı
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağın aşırı başarısı üzerine meclisi fesheredek erken seçim kararı alması ustalıklı bir strateji gibi görünmeye başladı.
Gerçi seçime iki hafta kala Marine Le Pen’in Ulusal Birlik partisi (RN) liderliği sürdürüyor, ancak aşırı sağın muhtemel iktidarına karşı kitleler sokağa döküldü; ırkçılık karşıtı gruplar, sendikalar ve kırmızı alarmla oluşan yeni sol koalisyon Paris’ten Marsilya’ya ülke çapında “Halk Cephesi” sloganıyla ayaktaydı pazar günü.
Almanya’dan, Euro 2024’ten de ses geldi. Banliyö gücü adına kaptan Mbappe ve üç renkli milli takımın Ousmane Dembele’den Marcus Thuram’a bütün renkleri, Fransa’yı aşırı sağa karşı oy vermeye çağırdı. Irkçılığa karşı aktivizmde baba Lilian Thuram’dan el alan Thuram seçim gecesi soyunma odasında takım olarak şok geçirdiklerini söyledi, “Durum ciddi, RN’yi durdurmalıyız” dedi. Takım arkadaşı Dembele de bütün Fransa’nın sandık başında birleşmesi gerektiğini söyledi.
Avusturya maçı öncesi basın toplantısında fikri sorulan Mbappe “Marcus’a katılıyorum” diyerek konuştu; “Tarihin çok kritik bir yol ayrımındayız. Aşırı uçlar iktidarın eşiğinde, özellikle gençleri ülkeyi bölmek isteyenlere karşı oy vermeye çağırıyorum. Ülkemizin geleceğini değiştirme fırsatı elimizde. 7 Temmuz’dan sonra da bu formayı onurla taşımak istiyorum” dedi. İki turlu seçim 30 Haziran ve 7 Temmuz’da.
Futbolda büyük yıldızların sesi kadar güçlüsü yok. Mbappe forvet ama göçmen düşmanlığına karşı kurduğu baraj manşetlere çıktı. Maçta burnu kırılmasa daha iyiydi. Gerçi Mbappe’nin futbol yıldızlığına yükseldiği Bondy banliyösündeki sokak röportajlarında daha açık ve sert konuşması gerektiğini söyleyenler oldu. Ancak siyaseten mesajı doğruydu.
“Bondy Prensi” lakaplı Mbappe’nin gençlere çağrısı özellikle banliyö ekseninde önemli, çünkü RN’in Macron’un partisi Rönesans’ın skorunu ikiye katlayarak kazandığı seçimde sandığa katılım yüzde 51.49'du ama Le Pen’in gençlerden aldığı oy oranı yüksek. Göçmen ağırlıklı dış mahallelerde katılım ise önceki Avrupa seçimlerine göre yüksek olmakla birlikte yüzde 35-40 bandında kaldı. Banliyölerin AP seçimlerine katılımı genelde düşük, ulusal seçimlerde ise sandığa ilgi her zaman daha fazla.
Fransa Milli Takımı’nın teknik direktörü Didier Deschamps da oyuncularına arka çıktı; herkesin kendine ait sözleri ve duyarlılığıyla bir görüşü vardı, onların sözleri üzerine yorum yapacak veya konsantrasyon kaygısıyla susturacak değildi, çünkü bu fikir özgürlüğüne karışmak olurdu, oyuncuları büyük futbolcular olmakla birlikte öncelikle Fransız vatandaşlarıydı ve Fransa’nın şu anda yaşadığı sürecin dışında kalamazlardı. Futbolcular aralarında elbette siyaset konuşuyordu, kendisi şahsen bir sporcu olarak hiç politik pozisyon almamış olsa da, bu önemli bir yurttaşlık göreviydi.
İşte o anda medyadan beklenen soru geldi teknik adama: “Ama 1996’da siz de Jean-Marie Le Pen’le sözlü düelloya girmiştiniz...” Deschamps’a göre o farklı bir durumdu, çünkü baba Le Pen siyasi bir kişilik olarak doğrudan futbolculara saldırmış, kendisi de milli takım kaptanı olarak cevap vermişti, “Le Pen ağzına geleni söyler” diyerek. (Le Pen’in ‘takımdaki yabancılar milli marşı söyleyemiyor’ sözüne karşılık.)
Deschamps’ın mesajı net oldu: “Biri bana kafadan saldırırsa cevabını veririm. Ama tanımadığım........© Habertürk
visit website