KALBİMİZ ACIYOR
“Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu
Su insanı boğar, ateş yakarmış.” Cahit Sıtkı Tarancı böyle söylemiş, otuz beş yaş şiirinde.
Bizim oralarda ‘yaşa ki göresin’ diye hayret verici ya da beklenmedik şeyler olunca sık kullandığmız bir terim var. İnsan nutku tutulup sözlere daralıp, keiimelere küsünce bu cümleyle ifade eder kızgınlığını, kırgınliğinı.
Dünyanın başına gelenler yüzyıllardır değişmeden, iyileşmeden bir çok yarayı geleceğe taşıyor hep. Halbuki insanoğlu ümit dünyası diye, bir çabanın içinden geçiyor. Ruhunu merhamet veya adalet kavramlarıyle tanıştırmış her insanın çığlığı oluyor yalnızlık.
Yalnızlık genellikle çaresizlikle birlikte kullanılır. Aslında çaresizlikte acziyet, yalnızlıkta biraz daha tercih edilebilirlik var. Tercih edilmiş yalnızlık insanı çokta beklenti içine sokmuyor. Yalnızlığın hiç biri tercih edilmemeli de...
Çağ mı, zaman mı, günümüz mü demeliyim?
Herbir terim sanki ayaklanıp karşıma dikilecek ve benden hesap soracakmış hissine kapılıyorum. Nasıl ifade etmeliyim, beni- bizi aciz bırakan ne?
Sanki kelimeler itiraz edecekmiş ve bizim arkamıza sığınmayın, ey insanlar ve müslümanlar, neden kör baktınız kitabınıza, diyecek korkusuyla irkiliyorum.
Neden içinde bulunduğumuz hali anlatmaya zorlanıyorum?
Daha dün dünyanın her anı bana çok zevk veriyordu. Bugün ümitlerimi alıp götüren ne?
Merhametsizliğin ve bencilliğin insan ruhunu esir almasından beri, ilietişimsiz ve mutsuzuz. Birebir ilişkilerimiz yaralanalı, insanlık daha da enfeksiyonlu bir maraza teslim oluyor. İnsanlık nefes alamıyor. İletişim ve ulaşım kolaylaştı ve daha........
© Habername
visit website