Cimrilik
Dar bir zamanda yazmaya oturunca ne yazsam ki diye düşündüm. Aylardan Haziran, hadi diyelim Temmuz’a ramak kalmış. Sıcak havanın insanı sıkan, bunaltan harareti altında, aklıma cimrilik yazmak düştü.
Cimrilik, ne çok çağrışım yaptı beynimde. Ben de şaşırdım.
Gözüme takılan bir ayeti kerime; “Eğer Rabbinin rahmet hazinesine siz sahip olsaydıız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız. Zaten insan (tabiatı gereği) çok cimridir.” İsra/102. İsabetli bir konu seçtiğimi düşünerek sevindim.
Yaşarken ne çok cimriliklerle karşılaşıyor ya da farkına varmadan, tam ortasına düşüyoruz.
Yine kur’an-ı Kerimde Beled suresi 11-12. Ayetlerde de mealen; “ama o sarp geçidi geçmeye katlanmadı...” diye bahsedilen şeyin cimrilik olduğu anlatılıyor tefsirlerde. Rabbimizin, insan ruhunun aşamadığı en dik yamaç ve ya sarpgeçit olarak tavsif ettiği handikapı cimrilik. İnsanoğlunun en çok yıkıldığı, kaybolduğu zaafı cimrilik.
Bu konuda Sadi diyor ki; “Altın madenden kazmakla, cimrinin elinden mal canını almakla çıkar”
Türkçe karşılığı, eli sıkılık, pintilik, ihsan ve kerem sahibi olmanın zıddı olup, başkasına verilmesi gereken bir hakkı vermemek veya bir engel çıkartmak anlamlarına geliyor.
Bizde ne varsa vermek yani. Ne yok ki?
Allah’ın lütfü bir beden var, aklıyla, fikriyle. Ağzı, kulakları, eli, ayakları, yüzü, mimikleri ile.
Bu insan aletleri ile ne yapabiliyorsak sadakasını vermek gerek.
Bizim çocukluğumuzda genç kızlar kanaviçe, dantel yaparlardı. Belki sevdalarını, acılarını, hasretlerini diyeceklerini ve diyemediklerini işlerlerdi. Modelini tabiattan çiçekten, böcekten alırlardı ama modelinden bir başkasında olsun istemezlerdi. Bunu garipserim hala. Ne olacak ki aynı olsa. Aynı elbiseden, ayakkabısının benzerinden kimsede olmasın ister bazıları da. Bencillik değil........
© Habername
visit website