Türkiye'nin Kimya alanındaki gücü
Tez danışmanlığı yaptığım eski bir öğrencim hem İlim Yayma Vakfı Bilim ödülünün, hem de TÜBİTAK bilim ödülünün sahibi oldu. Geçen ay için yapılan törenlerde İlhami Gülçin hoca ödüllerini aldı. İİlhami Gülçin, Lisansüstü öğrencilik yıllarında tez danışmanlığı yaptığım, ilk araştırmacılık tecrübesini benim yanımda ve bizim araştırma laboratuvarında kazandı. İlhami Gülçin gibi kimya alanında daha başka araştırmacı-öğrenci/akademisyenlerin yetişmelerinde emeği olan birisi olarak Türkiye’nin kimya alanındaki gücü ve potansiyeline dair bir yazıyı kaleme almak elzem oldu. Bu ödüller vesilesi ile dikkatleri değerlendirilemeyen kimya potansiyeline ve boş bırakılan kimya ve ilaç endüstrisine dikkat çekmek istedim.
Bu yazımda özellikle vurgulamak istediğim husus, milli bir ruhla çalışırsanız, Türkiye’deki imkanlarla uluslararası en üst çalışmaları yürütülebilirsiniz. Eksik olan şey maddi imkansızlıklar değil milli ruh ve heyecana sahip olmanızdır.
İlhami Gülçin hocanın lisansüstü tez danışmanlığı dönemi (yüksek lisans, 94-97 yılları) Gaziosmanpaşa üniversitesinin kurulup geliştiği dönemdi. İlhami Gülçin hoca, lisansüstü tez çalışmalarına 1994 yılında Tokat’ta bizim araştırma grubunda başladı. Burada Bilim adamlığına temel olan tecrübeleri; bilimsel araştırma disiplini kazandı. Organik kimya sentez çalışmalarını öğrendi. Sonra biyokimya alanına geçti.
Önce İlhami hocanın üst üste aldığı ödüllerle ilgili açıklamalara bakalım:
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımlarıyla gerçekleşen İlim Yayma Vakfı'nın 50. yıl Takdim Ödül Töreninde iki yılda bir ve üç farklı kategoride verilen Türkiye Akademi Ödülüdür.
Prof. Dr. İlhami Gülçin; bazı doğal bileşenlerin antioksidan aktivitelerini etki mekanizmaları ile beraber ortaya koyan, bu bileşenlerin gıdaların üretim aşamasında kullanılan ve birçok yan etkileri bulunan sentetik antioksidanlardan daha etkili ve güvenli olduklarını ispatlayan, ayrıca çalışmalarında birçok hastalıkla bağlantılı metabolik enzimlere karşı inhibitör sentezi ve dizayn konularında katkılar sağlayan, gıda ve farmakoloji başta olmak üzere farklı sektörlerde geniş bir uygulama alanı bulan öncü çalışmalarından dolayı ödüle layık görüldü.”
TÜBİTAK ödülü ile ilgili açıklamada şu ifadeler yer alıyor:
“Biyokimya alanında doğal veya sentetik antioksidan moleküllerin antioksidan kapasitelerinin belirlenmesi ve etki mekanizmalarının aydınlatılması, global hastalıklar ile ilintili bazı metabolik enzimler için selektif inhibitör seçimi, dizaynı ve sentezi konularında uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” nedeniyle 100. Yıl TÜBİTAK Bilim Ödülü verilmiştir.
İlim Yayma Ödül töreni esnasında Gazze’deki direnişi ile ilgili tavrı da basında hayli etki yaptı. Ödülünü özellikle Filistin’de direnişe, direnişe sembol olan Ebu Ubeydelere ithaf etti. Her takdirin üstünde anlamlı ve örnek bir davranış oldu bu. Bilim adamlığının temelinde yoğun emeğimiz olan İlhami Gülçin hocanın bu davranışı onunla bir kere daha iftihar etmeme sebep oldu.
Gaziosmanpaşa Üniversite Kuruluş Yılları ve İlhami Gülçin Hoca
1992 yılında Türkiye’de yeni üniversiteler açılmıştı. Rahmetli Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı döneminde yeni açılan üniversitelerden birisi de Tokat Gaziosmanpaşa üniversitesi idi. Atatürk Üniversitesinde 1990 yılında doktora çalışmalarını tamamlayıp doktora sonrası çalışmaları için A. Humboldt bursu ile bir yıllığına Almanya’da bulundum. Dönüşte yeni kurulan Gaziosmanpaşa geçtim. Bu tercihte memleketim olan Sivas’ın Tokat’a yakın ve sınır olmasının da etkisi oldu.
Fen Edebiyat Fakültesini ve bölümlerini kurduk. Kimya bölümüne o yıl içinde hem lisans hem de lisansüstü eğitimi başlattık. Bu arada araştırma laboratuvarlarımızın eksikliklerini tamamlamaya çalışıyorduk.. NMR (Nükleer Manyetik Rezonans) ve elektron mikroskop cihazı aldık. NMR cihazı bizim için hayati öneme sahipti. Organik sentez çalışmaları yaptığımızdan moleküllerin yapı analizleri için son derece hayati öneme sahipti. Yürütücü olarak görev aldığım ilk TÜBİTAK araştırma projemizi de o yıllarda (1994) kazanarak araştırma laboratuvarı için gerekli kimyasal ve cam malzemelerini temin etmek imkanı bulduk.
Üniversiteye araştırma görevlisi olarak alınanların Türkiye üniversitelerini hep dereceyle bitirmiş olanlardan seçildiğini hatırlıyorum. O yüzden Gaziosmanpaşa üniversitesi o yıllarda bilimde yüksek bir performans gösterdi. Kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz fizik, kimya ve biyoloji bölümlerinin o yıllarda Türkiye üniversiteleri içinde ilk 10. ların içinde yer aldığını, hatta kendi Kimya bölümümüzün bilimsel ve akademik çalışmalarda üniversite kimya bölümleri içinde ilk sırada (1.) yer aldığını hatırlıyorum. O yıllarda YÖK’ün her yıl üniversitelerin araştırma performanslarını değerlendiren ve derecelendiren çalışmaları vardı.
Araştırma çalışmalarına benimle başlayan ve 3 yıl boyunca yüksek lisans tez çalışmalarını benimle sürdürenlerden birisi de şu anda Atatürk üniversitesi biyokimya anabilimde akademik hayatına devam eden İlhami Gülçin hoca idi.
Tez danışmanlığını yaptığım İlhami Gülçin hocanın 1994-1997 yılları arasındaki Gaziosmanpaşa Üniversitesinde (TOGÜ) yüksek lisans döneminden şunları hatırlıyorum. Çalışkanlığı ve gayreti, düzenli ve tertipli çalışması ile dikkatimi çekiyordu. Disiplin içinde düzenli ve planlı çalışmayı seven birisi idi. Yaptıklarını ayrıntılı şekilde düzgün el yazısı ile raporlaması ve literatür okumalarındaki çabası şayan-ı hayret idi. Yüksek ahlakı ve çevreye uyumu, ekip çalışmasına yatkınlığı gibi özelliklerini de bu vesile ile anmalıyım. İnancı ve değerlere bağlılığı ile temayüz etmiş kişiliği vardı.
İlhami hoca benimle yüksek lisans çalışmalarını tamamladıktan sonra Atatürk üniversitesine geçti. Orada biyokimya anabilim dalında doktora çalışmalarını sürdürdü ve doktoradan sonra da hızla kendi araştırma grubunu teşkil etti. Üstün vasıflı bilim adamları yetiştirmeye devam ediyor.
Yeni kurulmasına rağmen o yıllarda TOGÜ Kimya bölümünde iyi bir araştırma ortamı kurmuştuk. İmkanlar o yıllarda şimdiki gibi bol değildi. TÜBİTAK’tan aldığımız proje desteği yanında Almanya’dan getirttiğimiz Humboldt bursiyerlerine verilen cihaz ve aletlerle araştırma laboratuvarını donatmıştık. Daha bir yıl içinde kurduğumuz laboratuvarlarda araştırmalara başlamıştık. Tabir yerinde süper ligde oynayan bir takım haline gelmiştik. Sadece Türkiye’de değil uluslararası takımlarla yarışan bir ekiptik. Yayınlarımız Dünyanın en ünlü ve prestijli dergilerinde yayınlanıyordu. Örneğin ilk tez öğrencim olan Ahmet Tutar’ın tez çalışmasının sonuçlarını sahada dünyada en ünlü bir kimya dergisi olan “Journal Organic Chemistry (ACS)” dergisinde yayınlanmıştı.
Bunları özellikle vurgulamak istedim. Çünkü milli bir ruhla istediğiniz takdirde Türkiye’deki imkanlarla uluslararası en üst çalışmaları yürütülebilirsiniz. Eksik olan şey maddi imkansızlıklar değil milli ruh ve heyecan olduğunu belirtmek isterim.
Bir yandan araştırma ve akademik çalışmalar ile uğraşırken, bir yandan da ülkemizin eğitim sorunlarının çözüm bulunması için çeşitli teşebbüslerin içinde yer aldım. Bu vesile ile........
© Haber Vakti
visit website