menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çalıştay tarihi bir görev yaptı-2

5 0
15.08.2024

Büyük Uyanışın Formülü

ÜNİVERSİTELER GÖREVE DAVET EDİLDİ

Bu yazıyı önceki yazımızın devamı olarak kaleme aldım. Bir önceki yazımızda Maarif Düşüncemiz Çalıştayının sonuçları üzerinde durmuştuk.

Çalıştay toplantıları boyunca Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ve onunla bağlantılı yeni müfredat çalışmaları sık sık gündem oldu. Kendi kavramlarımızı yeniden keşfetmeye yönelik proje ve çalışmalar yapmadığımız takdirde Türkiye Maarif Modelinin ölü doğacağı dile getirildi.

Maarif Modeline ilişkin dayanaksız eleştiriler yerine akademik ve epistemolojik değerlendirmelerin yapılması istendi. Bu konuda üniversitelerin daha fazla inisiyatif alması gerekliliği vurgulandı ve üniversiteler göreve davet edildi. Yeni müfredat çalışmaları ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli gibi Hükümetin ve Bakanlığın açtığı alanlarda üniversiteler niçin yer almıyor ve sessiz kalıyor sorusu sık sık gündeme geldi.

Evet Üniversiteler niçin sessiz kalıyor? Bu soruyla yazıma başlayayım. Bilim felsefesi ve bilim tarihi dersleri verdim. Orada gördüğüm şuydu: Öğrenciler tarihi gerçeklerle buluşunca, geçmişini tanıyınca hızla güvenleri yerine geliyor. Bu gözlemlerden sonra gençlerde aşağılık kompleksine karşı şok etkisi ile uyanışa vesile olacak operasyonun kültür ve medeniyet ve bilim tarihine dair gerçeklerin sunulması olduğu kanaatına vardım.

Osmanlı tarihçisi Halil İnançık şunu söyler: “Ben Osmanlı tarihi kadar yanlış anlatılan bir tarih görmedim. Osmanlı baştan sonra tekrar araştırılıp yazılmalıdır” Cemil Meriç “Haçlıların en büyük zaferi tarih kitaplarımızdır.” derken müfredatın arkasında kimlerin bulunduğuna dikkat çekmektedir. Yusuf Kaplan “Eğitim sistemimiz, bizim medeniyet iddialarımız, ruhumuz ve dinamiklerimiz ekseninde işlemiyor. Kültür dünyamız, müstemlekeci kafaların, metamorfoz yemiş, celladına âşık tasmalı çekirgelerin işgali altında!” diyerek bu işgale dikkat çekmektedir. Fuat Sezgin koskoca 90 yıllık ömrünün 60 yılını “yitik hazineyi” keşfe adadı. Fuat Sezgin’in de dikkat çektiği gibi eğer tarih yalanlardan kurtulsaydı, gençlerimiz, Batının ileri teknolojisi karşısında milli ve dini açıdan aşağılık kompleksine kapılmayacaktı.

Bilimsel gerçekler esas alınarak tarihin yeniden yazılması sadece milletimize değil, tüm İslam alemine büyük bir ümit, güven ve motivasyon sağlayacaktır. Bunu idrak edebilsek kısa zamanda kültür emperyalizminden kurtulup medeniyet yarışında yerimizi alabileceğiz. Müslümanlar ve ecdadımız geçmişte bilim, sanat ve teknolojide dünyaya nasıl yön vermişlerse, gelecekte de bunu yapabilecek inanç, irade ve kapasiteye sahip olduklarını göstereceklerdir.

Sorularla konuya devam edelim.

-Bu projeyi niçin Fuat Sezgin’in çalışmaları ile ilişkilendiriyoruz?

Merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin hocamızın ömrünü vererek uzun araştırmalar sonunda ulaştığı tarihi gerçekler, elle tutulur, gözle görülür örnekleri ve maketleri görenleri hayretler içinde bırakıyor. İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesini gezenler, ecdadımızın asırlar boyunca bilim, teknoloji, sanat, kültür ve medeniyette ne kadar ileri olduğunu anlayıp düşünmeye başlıyor. İşte Fuat Sezgin hocanın yapmak istediği şey, tam da bu uyanıştı!

Fuat Sezgin’in ortaya koyduğu mirasa gereği gibi sahip çıkılamadı. Halbuki bizim bu mirastan yola çıkarak kendi maarif, eğitim-pedogoji, edebiyat, hukuk, tıp-sağlık, psikoloji … tüm bilim dallarının kendi kavramlarımızla yeniden inşası için kolları sıvamız gerekiyordu. Üniversitelerin bu çalışmalarda öne düşmesi ve öncü olması bekleniyordu.

İşte biz bir sivil insiyatif olarak konunun maarif yönü itibarı ile konuya sahip çıkmak için kolları sıvadık. Konu bir proje halinde ele alındı. Projenin arkasında şimdilik 50-60 kişilik bir ekip var.

-Bu projenin MEB’in Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile de ilişkisini kuruyorsunuz. Bu ilişkiyi daha iyi anlamak adına konuyu açıklar mısınız?

Birçok konuda millî hamle başlatan Türkiye’nin, mevcut Batıyı ve Batılı kıble eden eğitim modelleri ile yoluna devam edemeyeceği açık bir şekilde görülmektedir. Ancak bunun nasıl olacağı ve hangi metotlarla yoluna devam edeceği konusunda belirsizlik sürmektedir.

Sonuç olarak bu projenin en önemli kazanımının kendi kavramlarımızla bizi buluşturması olacağını ifade ediyoruz.

Bir kere daha ifade edecek olursak, destek olduğumuz MAARİF DÜŞÜNCEMİZ projesinin yeni müfredata en büyük katkısı kendi kavramlarımızla buluşma imkanı sunması ile göserecektir.........

© Haber Vakti


Get it on Google Play