Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin liderliğinde, müfredat milli ve manevi değerlerimizi de önceleyen, kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda bir değişiklik iradesi ortaya çıkmış bulunuyor. Bu çok önemli ve üzerinde önemle durmamız gereken bir süreç. Daha önceleri yapılan sayısız müfredat çalışmalarında bu milletin manevi değerleri ve onu önceleyen aydınlar kasten sistemden uzak tutuldu. Türkiye’de uzun yıllar bazı aydınlar memleketin gerçek sorunlarıyla uğraşmadılar ya da sistemden uzak tutuldular.
Türkiye’de yeni insan inşâsı olacaksa bunun en önemli ayağı eğitim sistemi üzerinde yapılacak olan yeni müfredat çalışmalarıdır. Bunu yapmanın yolu da müfredat çalışmalarını yapacak akademik camianın milli manevi değerleri önceleyen insanlardan seçilmiş olması çok önem arz ediyor.

Türkiye'de aydının bir derdi ve onun sebep olduğu sorun da, kendisini, ne ilim, ne din ne de felsefe olmayan sığ ideolojilere bağlamasından ileri gelir.

Mehmet Kaplan, modern dünyada Aydın kavramını sorgular ve şu soruları önümüze getirir:
Aydın Kemalist mi olmalı? Aydın komünist mi olmalı?
Aydın milliyetçi mi olmalı? Aydın hümanist mi olmalı? Aydın beynelmilelci mi olmalı? ve sonunda, içi bir türlü doldurulmadan, boş bir balon gibi kullanılan aydın kelimesinin, üzerine varınca eriyen ve kaybolan hayaller gibi, aldatıcı parıltılar­dan başka bir şey olmadığını söyler.

Sonra Kaplan bu soruyu kendisi cevaplar. Aydın;

- Karşılaştığı her meseleyi yeniden soran,
- Başkalarından önce, kendine karşı hür olan,
- Bilgiyi, bilgi olduğu için üreten, onu menfaat, propaganda, mevki için kullanmayan, ona sadece gerçek olduğu için bağlanan,
- Konulara tek cepheden değil, çeşitli cephelerden bakan, hakikati bu yolla arayan, tek cepheden bakışın taassup doğuracağına inanan,
-Varlığın görünen değil, görünmeyen hakikatlerini de araştıran, ebedî ka­nunların peşinde olan,

- Siyasetin, politikanın dışında kalan ve ebedî hakikati arayan,
- Gerçeği anlamaya ve anlatmaya çalışan,
- Ebedî hakikatin dışında hiçbir şeye kesin şekilde bağlanmayan, beyannamelere imza atarak, onlarla kendilerine sınır çizme yolunu asla seçmeyen, tek başına çalışan ve fikir üreten insana denir.

Bugünlerde yoğun bir şekilde MEB, Bütüncül Eğitim: Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli üzerinde çalışıyor. Bu konu üzerinde MEB bir strateji üzerinde mi çalışıyor yoksa eskiden beri bize bizim diye anlatılan yoğun müfredat çalışmalarında ana eksen olarak milli manevi değerlerimizi yansıtmaktan çok uzak bir sözde aydın grubu tarafından mı çalışılmaktadır.

Millî Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin de konu hakkında şunları söylemiştir: “Kendi sistemimizi inşa etmenin kolektif ve millî bir maarif bilinciyle kendi modelimizi üretmenin vakti geldi geçiyor… Bizim kendimize has özgün ve özgür bir bakış açısını esas alan yeni bir dil ve perspektif inşa etme zorunluluğumuz söz konusudur… Bu sözler bizim uzun yıllardır beklediğimiz tonda söylenmiş çok kıymetli bir vizyonu ifade ediyor. Fakat bunun nasıl yapılacağı konusunda bazı soru işaretleri bulunmaktadır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Bakanımızın milli ve manevi değerlerin öncelenmesi konusunda çok hassa olduğunu biliyoruz. Ancak MEB’de esas işleyiş bürokrasi üzerinden yürümektedir. Üst düzey yetkililer ne kadar hassas olursa olsunlar bürokraside bu hassasiyeti taşımayan insanlarla bu ulvi gaye gerçekleştirilemez. Bunun örneklerini daha önce çok gördük. Yoksa yapılan bir kısım güzel işlerle yetinmek zorunda kalırız.

Türk Eğitim Sisteminde müfredat çalışmalarının dört önemli ayağı bulunmaktadır. Temel Eğitim, Ortaöğretim, Mesleki Eğitim ve Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’dır. Bu birimlerin eğitim öğretim programlarının hazırlanmasından sorumlu yetkilileri bu konuda gerçekten yetkin ve milli manevi değerleri müfredata uygulama konusunda hassas insanlardan seçebildik mi? Bu konuda bir stratejimiz var mı? Sayın Bakan ve ekibi her alanda uzman olamayacağına göre müfredat çalışmalarını yürütmesi konusunda yetkin ve manevi değerlere hassas bir akademik danışman kadrosu bu işe tahsis etmişler midir? Bu yapılamazsa bürokrasinin insafına teslim olmuşuz demektir.

Peki, ne yapılmalı, nasıl yapılmalı?

Türkiye Yüzyılı gibi iddialı bir vizyonun altı özellikle maarif ile ilgili kısmı kapsamlı bir çalışma ile doldurulmalıdır.

Müfredat çalışmalarını yürüten ilgili genel müdürlüklerinin şube müdürleri ve daire başkanlıkları konunun önemine uygun nitelikte ve milli değerlerimize hassas bürokratlarla yürütülmelidir. Bilinen Türk tipi bürokrasisinin en önemli ayağı budur.

Bunun kadar önemli diğer bir husus konu müfredat olduğu için akademisyen ayağının çok önemli olduğudur. Müfredat çalışmalarında birçok uzmanlık alanı olduğu için genel eğitim programlarına hâkim, milli manevi değerleri önceleyen yetkin bir akademik danışma kurulunun Bakan ya da ilgili bakan yardımcısına danışmanlık yapmasıdır.

Türkiye’nin gerçek aydınları, gerçeği anlamaya ve anlatmaya çalışan, ebedî hakikatin dışında hiçbir şeye kesin şekilde bağlanmayan bir aydın bakış açısıyla, Türkiye Yüzyılı çalışmaları yürütülmelidir. Eğer bu yapılamazsa bize yıllardır “bizim” diye anlatılan ancak bir ideoloji bağnazlığının ötesine geçemeyen müfredat çalışmaları sonuç vermedi, bundan sonrada vermeyecektir.

İnsanımızın uzun zamandır batının seküler, neslimizi milli ve manevi değerlerimizden uzaklaştıran, yabancılaştıran ve mankurtlaştıran eğitim sisteminin ve müfredatının yerine, kendi milli ve manevi değerlerimizi referans alan eğitim sistemi ve müfredatını yapma yolunda büyük beklentisi vardır. Bakan Sayın Tekin’in yeni müfredata dair umut veren beyanlarının uygulamaya geçip beklentiyi karşılaması, nesli ihya medeniyeti inşa için ehil olanların görevlendirilmesi hayati önem arz etmektedir. Nitekim antika eserin demirci ustasının elinde bir değeri olmaz, antikacının elinde ise paha biçilmez olur. Türk Eğitim Sisteminde müfredat çalışmalarının en büyük talihsizliği, Müslüman Türk toplumunun değerlerine yabancı kadrolar tarafından yapılmasıdır. Bu sebeple müfredat konusunda milli ve manevi değerlere sahip ehil uzmanların görevlendirilmesi önem arz etmektedir.

Adnan Kalkan
[email protected]
Twitter: @adnankalkan01
YouTube: Adnan Kalkan
instagram: adnankalkan01

Facebook: adnankalkan01

QOSHE - MEB’in Yeni Müfredatını Kimler Yazıyor? - Adnan Kalkan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

MEB’in Yeni Müfredatını Kimler Yazıyor?

7 0
31.01.2024

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin liderliğinde, müfredat milli ve manevi değerlerimizi de önceleyen, kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda bir değişiklik iradesi ortaya çıkmış bulunuyor. Bu çok önemli ve üzerinde önemle durmamız gereken bir süreç. Daha önceleri yapılan sayısız müfredat çalışmalarında bu milletin manevi değerleri ve onu önceleyen aydınlar kasten sistemden uzak tutuldu. Türkiye’de uzun yıllar bazı aydınlar memleketin gerçek sorunlarıyla uğraşmadılar ya da sistemden uzak tutuldular.
Türkiye’de yeni insan inşâsı olacaksa bunun en önemli ayağı eğitim sistemi üzerinde yapılacak olan yeni müfredat çalışmalarıdır. Bunu yapmanın yolu da müfredat çalışmalarını yapacak akademik camianın milli manevi değerleri önceleyen insanlardan seçilmiş olması çok önem arz ediyor.

Türkiye'de aydının bir derdi ve onun sebep olduğu sorun da, kendisini, ne ilim, ne din ne de felsefe olmayan sığ ideolojilere bağlamasından ileri gelir.

Mehmet Kaplan, modern dünyada Aydın kavramını sorgular ve şu soruları önümüze getirir:
Aydın Kemalist mi olmalı? Aydın komünist mi olmalı?
Aydın milliyetçi mi olmalı? Aydın hümanist mi olmalı? Aydın beynelmilelci mi olmalı? ve sonunda, içi bir türlü doldurulmadan, boş bir balon gibi kullanılan aydın kelimesinin, üzerine varınca eriyen ve kaybolan hayaller gibi, aldatıcı parıltılar­dan başka bir şey olmadığını söyler.

Sonra Kaplan bu soruyu kendisi cevaplar. Aydın;

- Karşılaştığı her meseleyi yeniden soran,
- Başkalarından önce, kendine karşı hür olan,
- Bilgiyi, bilgi olduğu için üreten, onu menfaat, propaganda, mevki için kullanmayan, ona sadece gerçek olduğu için bağlanan,
- Konulara tek cepheden değil, çeşitli cephelerden bakan, hakikati bu yolla arayan, tek cepheden bakışın taassup doğuracağına inanan,
-Varlığın görünen değil, görünmeyen hakikatlerini de araştıran, ebedî ka­nunların peşinde olan,

- Siyasetin, politikanın dışında kalan ve ebedî hakikati arayan,
- Gerçeği anlamaya ve anlatmaya çalışan,
- Ebedî hakikatin dışında hiçbir şeye kesin şekilde bağlanmayan, beyannamelere imza atarak, onlarla kendilerine........

© Haber Vakti


Get it on Google Play