Kötülük ve hicap
Küfür, hakaret, iftira, fitne, yalan, hedef gösterme, itibarsızlaştırma... Bunların hepsi ve benzerleri şiddet içerir ve kötülük saçar dört bir yana.
Bu kötülüklerden biriyle karşılaştığımızda bir tek bizim canımız yanar ve bir şekilde başa çıkmaya çalışırız. Çamurun bir izi vardır, doğrudur ama güneş balçıkla sıvanamadığı için, o çamur izi eninde sonunda layık olanda kalır. Bu belirleme elbette sonsuz ve naif bir sabır barındırır ki, kimine bir çeşit zayıflık gibi görünebilir. Ben şahsen birçok konuda sabırdan yanayım. Devranın bumerang gibi döndüğü zaman ne güzel zamandır.
Ancak kötülük kişiye değil de topluma yöneliyorsa durum değişiyor. Kötülük, mesela, Meclis'ten, siyasetçilerin dilinden boca ediliyorsa insanın içine karanlık, karamsarlık, keder, öfke, korku çörekleniveriyor.
Devlet Bahçeli'yi grup toplantısında dinlememiş olabilirsiniz ancak sosyal medya kullanıyorsanız, konuşurken çatallanan ve insanın sadece kulaklarını değil, yüreğini de tırmalayan sesi mutlaka çıkmıştır karşınıza. Tırmalar çünkü Bahçeli'nin sesinde selamlaşmak, söyleşmek, uzlaşmak, barışmak gibi kıymetli kavramlardan fersah fersah uzak bir tını var.
Bu tını hakaret ve küfürlerle biçimlendiği ve hedef gözettiği için korkunçtur da. Başbuğu Alparslan Türkeş'in, merhum Orhan Doğan ile televizyonda tartışma nezaketini göstermesini hatıralara getiriyor ve "Vay arkadaş, ne kötü zamanlara denk geldik" dedirtiyor.
Bahçeli, ağzını her açtığında, kötülüğü toplumun kılcal damarlarına zerk ediyor. Sonra işte, bir güruh Ankara'da DEM Parti'nin önünde toplanıyor, tıynetlerine uygun şekilde........
© Gazete Duvar
visit website