Kayyımı beklerken
Genellikle yazıyı yazdıktan sonra başlık bulurum. Ama bu sefer önce başlık, sonra yazı geldi. "Kayyımı beklerken."
Ancak şunu fark ettim: "Kayyımı beklerken" başlığı, Samuel Beckett’ın "Godot’yu Beklerken" adlı oyununu fena halde çağrıştırıyor.
Esasında "Kayyımı beklerken" yazısı ile "Godot'yu Beklerken" oyunu arasında doğrudan bir ilişki yok.
Beckett’ın iki perdelik trajikomik oyunu İkinci Dünya Savaşı sonrasını anlatır. Oyunda, büyük savaştan sonra yaşamın nasıl kasvetli olduğunu işler Beckett ve varoluşçuluk felsefesinden el alarak yola, absürt tiyatronun örneklerinden birine imza atar. Godot "gerçek"tir ve "Godot’yu Beklerken"i, “hiçbir şeyi beklerken” olarak okumayı olanaklı kılar.
Bizim kayyımı bekleyişimiz gibi bir gerçek.
31 Mart seçimlerinden önce "sandığa gitmeyelim, nasılsa kayyım atanacak" düşüncesi epey yaygındı. Bu düşüncenin yayılmasında AK Parti çevresinin ve DEM Parti'nin müzmin muhaliflerinin de büyük katkısı vardı elbette. Neyse ki bu algıya teslim olunmadı ve insanlar sandığa giderek oylarını kullandılar, belediye başkanlarını seçtiler.
Buraya kadar her şey güzel çünkü demokrasinin gereklerinden biri icra edilmiş oldu. Kayyımdan devralınan belediye kasaları tamtakır, borçlar dağ gibi, çalışan kadrosu balon gibi şişmiş, binalar başka kurumlara peşkeş çekilmiş, tasarruf tedbirleri el kol bağlamış... Ne gam, bunların hepsi akıllı bir yönetimin idaresinde bertaraf edilebilir. Ancak bir soru var ki onu zihinlerden çıkarmak mümkün değil: Belediyelere kayyım atanacak mı? Bu soru seçilmişlerin de seçenlerin de zihninde mıh gibi çakılmış duruyor.
Nasıl durmasın? İlk kayyım atama girişimi, hatırlanacağı gibi, Van'da oldu. Girişim Van halkının ve Türkiye kamuoyunun tepkisiyle geri çekildi.
Ardından, 2016 ve 2019 yıllarında tanık olduğumuz........
© Gazete Duvar
visit website