Kimlik ve Kişilik
Günlük yaşantımızda çokça gündeme gelen iki kavram: Kimlik ve kişilik...
Sosyal bilimler yelpazesi içerisinde psikoloji biliminin daha çok meşgul olduğu bu kavramların taşıdığı anlam ve uygulamalar üzerinde yoğun bilimsel çalışmalar yapılıp, bu kavramlar üzerinde kuramlar geliştirilmektedir.
Sosyoloji, sosyal psikoloji, felsefe, edebiyat, davranış bilimleri, antropoloji gibi birçok bilim dalında başat kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu yazıdaki amacımız daha çok günlük yaşam ve pratikleri üzerinden bir takım can alıcı tespitlerin analizini yapmak olacaktır. Zira tüm yaşantımız, kendi irademizle oluşturmadığımız, başkalarının belirlediği kimlikler üzerinden pozisyon alarak devam etmektedir. İnsanlar bir şekilde oluşturulan ya da kısmen de olsa kendi oluşturdukları kimliklere dahil olmak zorunda kalmaktalar. Kimlik taşımak aynı zamanda bir güvenlik gereksinimidir. Bunun yanında, bireyin ağırlık kazandığı modern zamanlarda, belli çıkarlar güdülerek toplumun kimlikler üzerinden mobilize edilmesi meseleye biraz farklı bakmayı gerekli kılmaktadır. Eğer bir kimlik oluşturulacaksa, bunun kişilerin özgür tercihleri üzerinden, makul/mantıklı ve rasyonel ölçüler üzerinden yapılması en doğru yaklaşım olacaktır.
Türkçede kimlik terimi, "kim" soru kökünden türetilmiş olup aynı şekilde zorunlu bir mensubiyeti (aidiyet), aynı olmayı, tek olmayı, hangi kişi olmayı ifade eder. Seçip istediğimiz yahut rıza gösterdiğimiz şeylerden çok, ne olduğumuz ve nasıl tanındığımızla alakalıdır. Temel ihtiyaçları hiyerarşisi açısından baktığımızda, var olmak için farklılığa ihtiyaç duyan insanın kendini güvende tutabilmesinin belki de tek yolu bir kimlik altına girmesidir. Bu aynı zamanda direk olarak “ötekini” oluşturmanın ilk aşamasıdır.
Kişilik ise, bireyi başkalarından ayıran doğuştan getirdiği ve sonradan kazanılan, tutarlı olarak sergilenen özelliklerin bütünüdür. Kişilik; bireyin zihinsel, duygusal, sosyal ve fiziksel özelliklerinin süreklilik gösteren yönlerini içerir. Bu anlamıyla kişiliğin, bireyin göreceli olarak kalıcı eğilim, davranış ve ilişki kalıpları ile tepkilerini belirleyen en temel unsur olduğu söylenebilir. Bu bağlamda kişilik, doğuştan getirilen özellikler olarak tanımlansa da insanı çevre ve muhatap olduğu öğrenme süreçlerinin bir ürünü olarak görmemiz nedeniyle bir açıdan da kişiliği şekillendiren diğer unsurların hesaba katılması daha isabetli olacaktır.
Bunlar literatürdeki tanımlamalardır. Bizi ilgilendirdiği veçhesiyle iki kavram arasındaki ilişkiler (fark ve benzerlikler), toplum ve bireye yansımalarına; örneğin kimlik ve kişilik kavramlarına bireylerin taşıdıkları değer yargıları, inançları, ideolojileri, politik yönelimleri zemininde bakalım.
Kimlikler/aidiyetler varlık nedenlerini yani amaç, ilke ve tüzüklerini belirlerken, evrensel düzeyde herkesin kabul alanına giren temel insani değerleri genellikle ıskalamazlar. Yazılı olarak deklere edilen metinlerde hiçbir kimlik insanları ayrıştıracağını söylemez. Dürüstlük, güvenilirlik, adil olma, hakka hukuka riayet etme, barışçıl, hoşgörülü, büyüklük taslamayan, cömertlik, saygılı, tüm canlılara değer verme, çevreye duyarlı olma, özü sözü........
© Fikir Coğrafyası
visit website