menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İbrahim Halil Çelik yazdı: Ararat’tan Ovaya Bakınca

16 11
10.02.2024

Bazı kitaplar vardır, anlattığı coğrafyanın yazgısına benzer bir üslupla dile gelmişlerdir. Sert, hüzünlü, sıcak, yapay veya soğuk… Yıllar önce, Abdullah Koçal’ın Kürtçeden Türkçeye çevirdiği Spinoza’nın Günlüğü adlı eseri okuduğumda Abdullah’a; çeviri yaparken kelime tercihlerin çok sert ve doğal olmuş, keşke biraz yumuşatsaydın, dediğimde; o da kitabın anlattığı coğrafyanın sert ve acımasız olduğunu ve bu yüzden de kelimeleri o şekilde aslına uygun çevirdiğini bana söylemişti. Şener Özmen’in Kürtçe yazdığı bu roman Abdullah Koçal’ın çevirisiyle Türkçeye kazandırılmış önemli bir eser olarak bir kenara not edilmeli. Mustafa Orman’ın Everest Yayınları’ndan çıkan Ovada Paldır Küldür adlı öykü kitabını okuduğumda yazarın tercih ettiği dilin anlattığı coğrafya gibi sert, doğal ve acımasız olduğunu, oluşturduğu atmosferin gerçekliğine binaen bir Doğu gerçekliğini yansıttığını, zaman zaman şark kurnazlığının çürük ve temelsiz yapısıyla oluşan hayal kırıklıklarını ve birçok kimsenin cesaret edemediği, sansürlediği bazı yaşantıları da tüm çıplaklığıyla vermesi beni hem şaşırtmış hem de mutlu etmişti. Bu yönüyle kitap yukarıda bahsettiğim Spinoza’nın Günlüğü romanı hakkında Abdullah ile yaptığımız konuşmayı hatırlatmıştı. Ovada Paldır Küldür’ün Tahir Elçi’ye ithaf edilmiş olması dediklerimin anlaşılması açısından kıymetli bir ayrıntı bana göre. Elbette bunun üzücü yanı Elçi’nin bu kitabı okuyamayacak oluşudur. İlk kitabının ithafında, kitabı eline alıp hiçbir zaman okumayacak olan anneme, demesi de başka bir yazgı. Aynı duyguyu yaşamıştım. Annem Korkunç Beyaz’ı okuyamadı/okuyamıyor. Suç kimin? Birçoğumuzun!

Eserin gerçekliği anlatmadaki başarısı, diyalogların sahiciliği –zaman zaman yapaylığa kaçsa da- ve bazı bölümlerde büyüklerimizin atasözü........

© Edebiyat Burada


Get it on Google Play