Filistin’den Mütâreke’ye Uzanan Süreç…
ABD’li askerî tarihçi Edward Erickson, Nablus Muhârebesi’nin, General Allenby tarafından bir imhâ muhârebesi olarak tasarlanıp icra edilmiş olduğunu ve 20. Yüzyılın en kesin sonuçlu zaferlerinden biri olduğunu, bu zafer sonucu Filistin Cephesi’ndeki Osmanlı ordularının muharip gücünün General Allenby komutasındaki İngiliz kuvvetleri tarafından imhâ edildiğini, Yıldırım Orduları Grubunun bu savaşta aldığı yenilginin, Osmanlı kuvvetlerinin, I. Dünya Savaşı’nda İngiliz kuvvetleri karşısındaki uğradığı en ağır yenilgi olduğunu belirtmektedir.
Giriş…
Bu makalede tarafı olduğumuz I. Dünya Savaşı’nın (1914-1918) sonlarında Filistin Cephesinde yaşanan ve Türk kuvvetlerinin ağır bir yenilgisiyle sonuçlanan Nablus Muharebesi’nden (İngilizce literatürde de Mondros Mütarekesine uzanan süreçten bahsedilecektir.
Öncesi…
Devam eden I. Dünya Savaşı’nın ikinci yılı olan 1916 yılının sonunda Sina Cephesinde Sina Yarımadasının tamamen İngiliz kuvvetlerinin kontrolüne girmesinin ardından İngiltere tarafından Filistin’in işgali kararlaştırılmış bu çerçevede Filistin’e açılan kapılardan biri niteliğindeki Birüssebi’ye 26-27 Mart ve 17 Nisan 1917 tarihlerinde taarruz eden İngiliz kuvvetleri, başarılı Türk savunması karşısında sonuç alamamış ve püskürtülmüş, İngiliz kuvvetlerinin 31 Ekim’de eşzamanlı olarak Birüssebi ve Gazze’ye başlattıkları daha güçlü bir taarruz sonucu aynı gün Birüssebi, 7 Kasım’da da Gazze, devam eden İngiliz taarruzları sonucu 9 Aralık’ta da Kudüs düşmüştü. Gazze-Birüssebi Muhârebeleri’nden sonra Kudüs-Yafa hattı kuzeyine kadar ilerleyen İngiliz kuvvetleri bu mevzilerin uzaktan emniyetini sağlamak için kısa hedefli iki taarruz yapmışlar, 21 Aralık’ta icra ettikleri bir baskın harekâtıyla da Avca Nehri’ndeki 22. Osmanlı Kolordusunu Tabsur-Aisat Hattına kadar geriye atmışlardı. Gazze ve Kudüs’ün düşmesiyle o zamana dek askerî yazışmalarda Sina Cephesi olarak kullanılan ifade yerine de artık Filistin Cephesi ifadesi kullanılmaya başlanmıştı.
1918 Yılında Ertelenen Katî Sonuçlu İngiliz Taarruzu…
İngiltere siyasî otoriteleri 1918 baharında Filistin’de katî sonuçlu bir taarruz planlamış olmakla birlikte Almanların (Avrupa’da) Batı Cephesinde 21 Mart’ta başlattıkları Bahar Taarruzu nedeniyle Mısır Sefer Kuvvetine bağlı askerî birlikleri Batı Cephesine intikâl ettirilmiş olması nedeniyle bu taarruz ertelenmiş, İngilizler Filistin Cephesinde bahar mevsiminde küçük çaplı taarruz ve muharebelerle yetinmişlerdi.
Batı Cephesinde gerçekleşen bir seri muharebenin ardından Temmuz 1918 ayı ortalarında Alman ilerlemesi durdurulduktan sonra Müttefik Kuvvetlerin 8 Ağustos’ta Almanlara karşı başlattıkları Yüz Gün Taarruzunu takiben İngiltere tarafından Mısır Sefer Kuvveti takviye edilmiş ve Filistin Cephesinde katî sonuçlu bir muharebe için taarruz hazırlıkları sürdürülmüştü.
İngiliz Kuvvetlerinin Durumu…
General Edmund Allenby komutasında iki piyade kolordusu ile Çöl Süvari Kolordusu, Fransız ve İtalyan müfrezeleri ile bağlı birliklerden oluşan İngiliz Ordusunda;
– Sol cenahta (8. Türk Ordusu karşısında) 15 mil genişliğindeki cephede konuşlu Tümgeneral Edward Bulfin Komutasında 21. Kolordu,
– 21. Kolordunun sol cenahında ve sahil kesiminde (8. Türk Ordusu karşısında) konuşlu Tümgeneral Henry George Chauvel Komutasında Atlı Sahra Kolordusu,
– Merkezde ya da Nablus karşısında (7. Türk Ordusu karşısında) konuşlu Tümgeneral Chetwode komutasında 20. Kolordu,
– Sağ cenahta (4. Türk Ordusu karşısında) konuşlu (Özel Görev Kuvveti olarak Atlı Sahra Kolordusundan ayrılmış) Tümgeneral Edward Chaytor komutasındaki Avustralya-Yeni Zelanda Atlı Piyade Tümeni olmak üzere toplam 56.000 tüfek, 11.000 kılıç ve 552 top mevcuttu. Toplam insan gücü de 67.000 kişiydi.
Yıldırım Orduları Grubunun Kuvvet Durumu…
Mareşal Liman von Sanders komutasında üç ordu ile ihtiyat ve diğer münferit birliklerden oluşan Yıldırım Orduları Grup Komutanlığında;
– Sağ cenahta ya da sahil (Gazze) kesiminde konuşlu olan ve karargâhı da Tulkerim’de bulunan Cevat (Çobanlı) Paşa komutasındaki 8. Orduda 19.157 muharip er, 10.393 cephedeki piyade tüfeği ve 262 makineli tüfek,
– Merkezde ve karargâhı da Nablus’ta konuşlu bulunan Mustafa Kemâl Paşa komutasındaki 7. Orduda 14.522 muharip er, 7.046 cephedeki piyade tüfeği, 51 hafif ve 348 ağır makineli tüfek,
– Sol cenahta (Ürdün cenahında) ve karargâhı da Salt’ta bulunan Şeria Nehri ile Lut Gölü arasında konuşlu Mersinli Cemâl Paşa komutasındaki 4. Orduda 6.919 muharip er, 2.380 cephedeki piyade tüfeği, 9 hafif ve 86 ağır makineli tüfek olmak üzere toplam olarak 40.598 muharip er, 19.819 cephedeki piyade tüfeği, 273 hafif ve 696 ağır makineli tüfek mevcuttu.
Suriye ve Filistin Cephesi’ndeki diğer Türk kuvvetleri de Mirlivâ Nihat (Anılmış) Paşa komutasındaki ve merkezi Adana’da bulunan 2. Ordu ile Mirlivâ Fahrettin (Türkkan) Paşa komutasındaki ve merkezi de Medine’de bulunan Hicaz Sefer Kuvvetinden oluşmaktaydı.
Ağır Bir Yenilgi: Nablus Muhârebesi…
19 Eylül günü saat 04.35’te 8. Ordunun sağ kanadının sahilden dağlara kadar tüm mevzilerine şiddetli bir baraj ateşi açıldı. Sabah gün ağardıktan hemen sonra 7. ve 8. Orduların komuta binalarının ve bunlara bağlı komutanlıkların çadırlı ordugâhlarının ve Yıldırım Orduları Grubunun Affule’deki telefon santralinin üzerinde İngilizlerin uçak filoları bombardımana başladılar ve telefon hatlarını kısmen tahrip ettiler. Ayrıca karayolu da sabah saatlerinde Araplar tarafından kesilmişti. Tulkerim ile Nasıra arasındaki telefon ve teleks bağlantısı sabah 07.00’ye doğru kopmuştu.
Sahil kesiminden de cephe boyunca saat 07.30’da şiddetli bir İngiliz taarruzu başlamıştı. 8. Ordu Komutanlığının telsiz istasyonu artık çağrılara cevap vermiyordu.
Denizden donanmanın, havadan da uçakların yoğun ateş desteği altında gerçekleşen bu taarruzun daha ilk saatlerinde Yıldırım Ordularının muhabere araçlarının tahrip olması sonucu birliklerin birbirleri ile irtibatı kopmuş ve böylece İngiliz kuvvetlerine karşı müşterek hareket etme imkânı kalmamıştır.
Bu yoğun ateşin koruması altında İngiliz piyadeleri taarruza geçerek ilk hamlede 7. ve 20. Türk Tümenlerin mevzilerini ele geçirdi. Hızla ilerleyen İngiliz birlikleri telâfisi mümkün olmayacak şekilde cepheyi yarmıştı. Eşzamanlı olarak sahil boyunca ilerleyen güçlü İngiliz süvarileri de aynı gün 8. Ordu karargâhının konuşlu olduğu olan Tul Kerim’i işgâl etmişlerdi.
8. Ordu ağır bir darbe almıştı. Cephenin orta kesimini savunmakta olan 7. Ordu Komutanlığı da sabah saat 09.00-10.00 arasında Nablus’ta bulunan Alman Albay Oppen’dan aldığı habere göre (8. Ordunun) sağ kanat grubunun sahil kesimindeki cephesinin yarıldığını ve İngiliz Süvari Birliklerinin de sâhil boyunca kuzeye doğru ilerlediğini öğrenmişti.
Aynı gün cephenin orta kesiminin 40-50 km gerisinde bulunan Mareşal Sanders’in karargâhının bulunduğu Nasıra kasabasına girip komutanı esir almak isteyen İngiliz kuvvetleri ise güçlükle geri püskürtülmüş, ancak ertesi gün İngiliz birliklerinin Nasıra kasabasına tekrar taarruzu üzerine Yıldırım Orduları Grubu Karargâhı perişan bir hâlde ve kaçarcasına kuzeye çekilmiş, Mareşal Sanders genel ricat emri vermiş, ilerleyen saatlerde de Nasıra, İngilizlerin eline geçmişti.
ABD’li askerî tarihçi Edward Erickson, Nablus Muhârebesi’nin, General Allenby tarafından bir imhâ muhârebesi olarak tasarlanıp icra edilmiş olduğunu ve 20. Yüzyılın en kesin sonuçlu zaferlerinden biri olduğunu, bu zafer sonucu Filistin Cephesi’ndeki Osmanlı ordularının muharip gücünün General Allenby komutasındaki İngiliz kuvvetleri tarafından imhâ edildiğini,........© dibace.net
visit website