Dilinizi eşekarısı...
Ağız boşluğundaki ufacık et parçası ufacık oluşuna, kemiksizliğine bakmaz, fıldır fıldır döner durur. Kişinin cinsiyetini, yaşını, bilgi birikimini, deneyimlerini yansıtarak ya boşa çalışır ya doluya. Uzun, bir karış, pabuç kadarsa, “Dilim seni dilim dilim edeyim; başıma geleni senden bileyim” dedirtir.
Pek çok iyi dileğin, ilencin, deyimin, atasözünün göbeğine kamp kuran dil sahibini vezir ya da rezil eder. Çocukken de tutamazdım dilimi. Söz büyüğün, su küçüğün bilen, beni okutmak için yıldızlara kement atan anamın Maraş biberi, terliği hep hazırdı.
Biberi, terliği hak edenler şişine şişine dolaşırken elim biberliğe gidip gidip geliyor. Dilinin ucuna geleni savuranlara iki gram biber yeter mi?
Dilimiz kirleniyor diye yakınanlar, kirlenme sürecini hızlandıran niteliksizleşerek dincileşen eğitim dizgelerine gereken tepkiyi gösteriyor mu? Beni yabancı sözcük akınından, hatta bu iktidarla yoğunlaşan Osmanlıcadan çok sözdiziminin bozulması korkutuyor.
Yazan ya da konuşanın düşüncesini aktarmak, bir yargı bildirmek için görev ve anlam ilgisiyle sözcükleri bir araya getirme, bir başka deyişle tümce kurma yeteneğinin yaralanması büyük yıkımdır; birkaç kuşak sonra onarılabilir. İyice........
© Cumhuriyet
visit website