Sert görünüşlü çocuk adam: Erdal Atabek
Sevgili okurlarım bugünlerde belki de yaş gereği dostlarımın ölüm haberleriyle allak bullak dolaşıyorum. İşte o günlerden biri, az sonra canım Erdal Atabek’i gazetemizin küçük bahçesinden sonsuzluğa uğurlayacağız. İşte tabutu orada ve ben yüzümde buruk bir gülümsemeyle birlikte geçirdiğimiz uzun zamanların anılarıyla, kısaca onunla baş başayım.
O benim “kâhin” dediğim doktorlarımın arasına girer ve benim için gerçekten kâhindir. Birden soğuk ve karanlık bir günü anımsıyorum. Tansiyonum yerlerde kımıldayamıyorum. Kızım telaş içinde; Erdal’ın sevgili hayat arkadaşı, kızımın da anaokuluna gittiğinde en sevdiği öğretmeni Huri’yi arıyor. Yarım saat sonra Huri ve Erdal benim yanı başında. Erdal dilaltı hapları getirmiş ama şöyle bir nabzıma bakıp ve gülerek “Hadi yırttın gene ölmeyeceksin” diyor ve Huri’ye limonlu su yapmasını söylüyor. Az sonra hep birlikte dedikodu yapıp gülmeye başlıyoruz. Bir süre sonra ikisini de yitirdiğim iki sevgili dost Yaman Okay (çok yetenenekli bir oyuncu ve dostu) ve Meral Okay (Herkes onu senaryosunu yazdığı Muhteşem Yüzyıl ve Asmalı Konak’tan tanır) kapıyı çalıp “Bir hasta varmış” diye ellerinde çiçeklerle geldiler. Ben kendimden geçince kızım ne kadar dostum varsa hepsini aramış. Neyse gelsin çaylar, kahveler. Meral, bir otobüs molasında onu çeviren ve Asmalı Konak’ta “Daha neler olacak?” diye soru yağmuruna tutan hayranlarından kurtulmak için molanın sonuna kadar tuvalette saklandığını anlatırken hep birlikte kahkahalar atıyoruz ve Erdal çok sevdiği halkımızın sosyolojik özelliklerini tane tane anlatıyor. Zaman geçmiş, Meral’le Yaman kalkıyorlar. Koltukta oturan Erdal, üzgün bir sesle bana şöyle diyor: “Senin bir şeyin yok, maşallah turp gibisin ama Yaman’ın durumu kötü.” Huri’yle ben şaşırıyoruz. Erdal’a biraz da kızgın bir sesle söyleniyoruz: “Taş gibi adam,........© Cumhuriyet
visit website