Seçimsiz kalmayın
Ülkemizden yola çıkalım; bakalım sinemamız seçimlere nasıl bakıyor? Tüm sinema tarihimiz boyunca siyasi temalara eğilen filmlerimizin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Sansürden yakasını kurtaramayan bir sinema siyasete ne kadar eğilebilirdi ki (her film siyasidir elbette, ama burada siyasi temaları işleyen filmlerden söz ediyorum)… Sinematografik değeri olmayan siyasi İslam propaganda örnekleri dışında, siyasi konulara eğilen filmler sayıca oldukça az. Toplumumuzdaki eşitsizlikleri, ezen-ezilen ilişkisini komedi kalıpları içinde işleyen önemli yapımlar arasında, Atıf Yılmaz’ın “Kibar Feyzo”, Başar Sabuncu’nun “Çıplak Vatandaş”, “Talihli Amele” ve “Zengin Mutfağı”, Nesli Çölgeçen’in “Selamsız Bandosu”, Sırrı Süreyya Önder-Muharrem Gülmez’in “Beynelmilel”, Mert Baykal’ın “Pardon”, Sinan Çetin’in “Propaganda” filmleri ilk akla gelenler.
Siyasetçileri ve seçimleri ele alan filmlerin sayısı ise daha da az ve gene komediler ön planda: Aziz Nesin’in yapıtından Atıf Yılmaz’ın senaryolaştırıp, Kartal Tibet’in yönettiği, Kemal Sunal’ın çıkarcı, üçkağıtçı siyasetçi tipolojisi ile sinema tarihimizde özgün bir konuma sahip olan ve her nedense televizyonlarımızda gösterilmeyen “Zübük”; gene Tibet’in yönettiği, yerel seçimlerde başkanlığa aday olan bir devlet memurunun hikayesi “Koltuk Belası”; Nesli Çölgeçen’in üçkağıtçı muhtar adayını anlattığı “Züğürt Ağa”, okuma yazma bilmeyen Midyatlı bir kadının belediye başkanlığını anlatan Sermiyan Midyat’ın “Hükümet Kadın”ı ve Ercan Kesal’ın kendi deneyiminden yola çıkarak yazıp, yönettiği, siyasetin çirkin yüzüne ayna tutan “Nasipse Adayım”… Belediye başkanlığına adaylığını koyan açıkgöz bir adamın hikayesini anlatan Ertem Göreç filmi “Nöri Kantar Ailesi”ni, bu temada en yeni film olan Ulaş Bahadır’ın “Başkan”ını ve dram türündeki Ünal Küpeli’nin “Sayın Başkan”ını da kayda geçirelim.
ABD’de Başkanlık seçimleri
Beyazperdede seçimleri konu alan filmler içinde Amerikan yapımları ağırlıkta. Özeleştiriyi bir propaganda aracı olarak kullanma becerisine sahip Amerikan sinemasının, sistemin özüne dokunmayan, ama yanlış işleyen yönlerine dikkat çeken ürünleri dünyanın dört bir yanında büyük ilgi gören filmler arasında yer alıyor. En ünlülerden başlayalım… Siyaset ve medya ilişkisi üstüne yapılmış en güzel filmlerden biri olan “Başkanın Adamları“ (Wag the Dog), seçim kampanyası sırasında tacizle suçlanan bir Başkan, danışmanı ve bir film yönetmeninin dikkatleri başka bir yöne çevirmek için sanal bir savaş icat etmesini anlatır. Medyadaki kirliliği, algı yönetimini konu alan en güzel filmlerden biridir Barry Levinson’un yönettiği “Başkanın Adamları“. Lewinson, “Yılın Başkanı” (Man of the Year) filminde de Başkanlığa aday olan bir talk-show sunucusunun eğlenceli öyküsünü anlatır.
Medyanın bir manipülasyon aracı olarak kullanılması yalnızca ABD’ye özgü bir durum değil elbette, ama az gelişmiş ve otoriter liderlerle yönetilen ülkelerde bu temalara değinmek her babayiğidin harcı olmuyor. Medyanın siyasette oynadığı rol -ama bu kez olumlu bir rol- üstüne bir diğer yapım da, Steven Spielberg‘in yönettiği, Washington Post’un Amerikan siyasetinin karanlık yüzünü açığa vuran Pentagon........
© Birgün
visit website