“Yarı feodal”
Feodalizm, modern zaman literatürü içinde üretilmiş bir sözcüktü. Daha çok batı ülkelerindeki deneyimler referans alındığı için, ilgili literatürde derebeylik ve senyörlük gibi kavramlara da işaret ediyor ve/veya doğrudan onların yerine kullanılıyordu. Marksist tarih-toplum şemasına göre de kapitalizmden bir önceki üretim biçimi ve iktisadi aşamayı ifade ediyordu.
Feodalizmin karşısında ise emeği özgürleştiren bir sistem olarak kapitalizm ve onun mekânsal alanı ve karşılığı olarak kentler vardı. Kentlerin, ekonomik ilerleme-gelişme merkezleri ve eğitim-refah mekânları olarak görülmesi de yine modernizmle başlamıştı. 18. yüzyıldan bu yana kentler ve uygarlık arasındaki bağa vurgu yapmak ve dolayısıyla kırsal alana ilişkin olanı küçümsemek ve aşağılamak adeta bir geleneğe dönüşmüştü. Medeniyet dışılık, aptallık, gerilik gibi kırsal alanla ilgili bu yeni kültürel kavramlaştırma ve dolayısıyla feodalizm, aslında kırsalın sömürülmesi ve modern siyasal sistemlerin meşrulaştırılmasıyla da ilgiliydi.
∗∗∗
Türkiye’de de Cumhuriyet rejimi en azından söylemsel düzeyde ‘feodalizm’ olgusuna özel bir mesai ayırmış; modernleşmeye yönelik adımları genellikle ‘feodalizme karşı mücadele’ gibi bir iddiayla meşrulaştırmaya çalışmıştı. Mesela aşiretlerin ve ‘öteki’ inanç mekânlarının yasa ile kapatılması; kanaat önderleri başta olmak üzere geniş kesimlerin........
© Birgün
visit website