Muktedirin mağduriyeti
Yoksulu her geçen gün daha yoksul yapan sistemin en derin sancılarının yaşamaya başlandığı 2000’li yıllarda dünyanın temel gündemi Arap ayaklanmaları oldu. Tüm dünyada halkın, emekçilerin kazanımlarına yönelik saldırıların değişen biçimleri direnişe katılan kadınlara karşı anonim ve örgütlü sindirme amaçlı değişen yeni saldırı biçimleri ile başladı.
Muktedirlerin yetkilerini ve ayrıcalıklarını kaybetme riskine karşı kazanılan hakların kendilerini mağdur etme iddiasının güçlenerek ortaya çıktığı yıllar oldu 2000’li yıllar. Onlar muktedir ama her dönemin mağdurlarıydı.
Klasik ataerkil sistemin kendine özgü bir şiddet biçimi vardı. Kadınların “reisi” erkek olan hanelerin mülkü addedildiği bir devirde bedenleri üzerindeki tasarruf hakkı aile, aşiret, mahalle gibi yüz yüze topluluklara aitti. Dünya’nın her yerinde kadınların kamuda varlığının ve görünürlüğünün artmasıyla, Arap Baharı’ndaki direnişlerde olduğu gibi temel amaç yıldırma ve siyasi direnişi kırma olan yeni toplu saldırı biçimleri oldu. Meksika’dan Yeni Delhi’ye, Yeni Delhi’den Türkiye’ye bir kadın şiddeti ve cinayeti salgını gördük. Ataerkilliğin üçayağı vardı.
∗∗∗
Birincisi, erkeklerin maddi kaynakları ellerinde tutan bir zümre olmasından kaynaklı, kadınların onlara muhtaç olması veya bırakılmasıydı. Kadınların itaat etmeleri karşısında himayesi kontratı sosyolojik olarak tek tek sarsıldı. Kadınlar artık toplumsal yaşamın her alanında, kamusal alandaydı. Onlarca güzellemeyle yaşama geçirdikleri neoliberal politikaların sonucu maddi kaynakları ellerinde tutan erkeklerin mülksüzleşmesi, işsizlik toplumsal cinsiyet rollerine uygun erkeklik yükümlülüklerini yerine getiremeyen marjinalleşmiş erkek kitlelerini ortaya çıkardı.
Devamı kültürel hegemonyayı besleyen inanış ve pratiklerdi. Kadınların eksik yetenekleri ve fıtratları yüzünden........
© Birgün
visit website