menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rıza Kayaalp ya da bir an, ahh o bir an!..

28 11
05.03.2024

Üç sporu kulüp disiplini içinde lisanslı yaptım. Güreş, judo, futbol… Üçünü de erken bıraktım. Hem de iyi giderken, kendimce iyi sonuçlar alırken, gençler arasında birincilik kürsüsüne bile çıkmışken, birden bıraktım. Bir daha dönmemecesine, spor salonlarının, futbol sahalarının yanından yöresinden geçmemecesine bıraktım. En çok da güreşi bırakmak zor geldi bana. Celal Atik, Bayram Şit, Halit Balamir gibi hocalarımız vardı, Tevfik Kış, Ahmet Ayık, Mahmut Atalay, İsmail Ogan, Hüseyin Akbaş gibi şampiyonlarla aynı mindere ter döküyorduk. O ter kokusu, kas demetleri arasından çıkan gücün kuvvetin ince buğusu burnumda, gözlerimde uzun bir süre tüttü durdu. Minderde oyun yaparken ya da hakem elimi kaldırmış galibiyetimi ilan ederken çekilmiş güzel fotoğraflarım vardı, sevgilisinden ayrılan ergen gibi, bir daha aklım çelinmesin diye o güzel fotoğrafların hepsini yırttım. Yıllar sonra o günlerimden kalan elimdeki tek fotoğrafı Fahrettin Çankaya’nın kardeşi Aşur’dan aldım.

Su dolu havuzdan çıkmayan çocuklar gibi, minderden ayrılamazdık. Birden nasıl bıraktım ben de anlayamadım.

Sonra biliyorsunuz, o yıllar ikisi roman, biri portreler, üç kitap olarak döndü bana.

Ankara Üniversitesinin spor bölümü de dahil birçok fakültesinde farklı bölümlerde dersler verdim. Sporla ilgilendiğimi bilen öğrencilerim hangi sporun daha zor olduğunu sorduklarında; “Sonunda yenilgi varsa hepsi zordur!” derdim. “Eğer yenilgiye katlanırsanız en zevklisi de güreştir,” diye tamamlardım sözümü. Bireysel sporlarda, özellikle güreşte yenilgi bazen bir trajedi gibi dokunur, sarsar insanı. Spor; hep ter ister; ter, ter, ter…boyuna ter bekler insandan, arada bir gözyaşı da ister.

Avrupa Şampiyonasında bunu Rıza Kayaalp’ın yüzünde ne kadar açık gördük, bir trajedi izledik........

© Aydınlık


Get it on Google Play