Babülmendep geçilmez ise Çanakkale de geçilmez!
Etrafındaki adalarla birlikte toplam 30,8 milyon km2’lik alanı kaplayan Afrika kıtasında, 54 devlet varlık gösterir. Bu devletlerin hepsi birden, emperyalizmden kurtulmak, yani kâğıt üstündeki bağımsızlıklarını gerçek bağımsızlığa dönüştürmek için yanıp tutuşmaktadırlar. Diğer taraftan, 3.315 etnik grubu ve 2.000’den fazla konuşulan dili ile dünyanın geri kalanına göre inanılmaz düzeyde kültürel çeşitlilik gösteren Afrika, emperyalizm için zahmetsiz bir alandır. Bu nedenle, sahte bağımsızlık algısı ile yapay bir mutluluk içindeki Afrika; dünya nüfusu ve coğrafyasının yaklaşık 1/7’sine sahip iken, Batı sömürüsünden kurtulamadığı için, dünya üretiminin ancak 1/20’sini gerçekleştirebilmektedir.
Afrika’da sanayiye ve yüksek teknolojiye geçişi engelleyen, böylece maden ve tarım ürünlerini ucuza getiren Batı sömürü düzeni, son dönemde, Asya’nın da Afrika’da varlık göstermeye başlamasıyla birlikte sallanmaya başladı. Batı emperyalizmini Afrika’da Asya kimliğiyle sallayan devletler, Çin, Rusya ve bir de -önceki yazılarımda oldukça ayrıntılı olarak ele aldığım gibi- Türkiye’dir. Doğu’nun da Batı’nın da Afrika’nın her köşesinde askerî üslenme yarışına girmiş olması, Afrika’nın patlamaya hazır bir küresel rekabet alanına dönüştüğünü göstermektedir. Peki, yoksul Afrika’da bir küresel ara yüz oluşumu ne anlama gelmektedir?
Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında, ABD dışındaki emperyalist devletlerin vatanları, birer savaş alanı olduklarından harabeye dönmüş, kendilerini yeniden inşa etmeleri sancılı olmuş, zayıf düşmüşlerdi. Çok kutupluluğa geçiş dönemi, yeni bir dünya savaşı beklentisini her geçen gün artırmaktadır. Fakat, önceki dünya savaşlarındaki yıkımdan ders alan küresel/kıtasal/bölgesel güç merkezlerinin, kendi savaşlarını kendi ülkeleri dışına tutmak isteyecekleri de başka bir gerçektir. Üstelik, kendileri yerine vekillerini savaştırmak isteyeceklerdir. Bu nedenlerden, çok kutupluluğa razı olmayan emperyalist Batı, feda edilebilir coğrafyası ve yine feda edilebilir vekil roldeki binlerce etnik kabilesi nedeniyle, “Üçüncü” diyemeyeceğim ama “İkibuçukuncu Dünya Savaşı” alanı olarak Afrika kıtasını seçmiş olabilir. Afrika’da emperyalizmin tetiklediği büyük çaplı hibrit savaşlar serisinin ortaya çıkması hâlinde ise, Kızıldeniz’in jeopolitik........
© Aydınlık
visit website