menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kalkınmanın süngü savaşı

23 6
08.09.2024

Geçen hafta kalkınma tanımı ve sürdürülebilirlik kavramı açısından ülkemizin kalkınma yol haritasını okurlarımızla paylaşmıştık.

1960 yılında BM raporlarında kalkınmanın devletçi politikalarla yapılabileceğine yönelik bir anlayışın ağır bastığını ancak günümüzde devletçiliğin yerini fon yönetimleri, çokuluslu kuruluşlar ve bu kuruluşların devletlerin önüne koyduğu ilerleme raporlarının aldığını vurgulamıştık.

Ekonomi yönetiminde seçilen neoliberal yollar ülkeleri acı reçetelerle başbaşa bırakıyor. Neoliberalizm tek başına bir ekonomi anlayışı değildir ya da bir sosyal yaşam biçimi de değildir. Neoliberalizm topyekün Batı merkezli bir küreselleşmenin ideolojisidir.

Kaynak yönetiminde Batı merkezli imtiyazların devamı için toplum mühendisliği yöntemleriyle hedef ülkelerin direnişini “yumuşatmak” ve “kırmak” neoliberalizmin ideologlarının temel görevidir. Dünyanın temel kaynakları özellikle enerji üretimi için gerekli hammaddelerdir. Sonrasında ise madenler yer almaktadır. Üretim için gerekli enerji ve hammadde girdilerinde dışa bağımlılık en kötü durumdur.

Dışa bağımlılık denilirken topyekün dış ticaret kastedilmemektedir. Ülkelerin sınırları insanlar tarafından çizilmiştir. Doğanın sınırları ise tabiatın kendi kanunlarına göre şekillenmektedir. İnsanlar sınırları çizerken tabi ki doğal kaynaklara sahip olma güdüsüyle davranmaktadır.

Emperyalizmin çizdiği sınırlar dikkatle incelendiğinde bu yalın gerçekle karşılaşılacaktır. İşgallerin nedeni ya stratejik geçiş alanlarının kontrolü ya da doğal kaynakların ele geçirilmesi olmuştur. Zenginliğe göz dikenlerin kendilerine uygun yerel işbirlikçiler ve çıkar çevreleri bulmaları ise her dönemde oldukça kolay olmuştur.

Ülkelerin birbirleri ile ticaretlerinde tabi ki bir bağımlılık ilişkisi vardır. Ticaret çoğu zaman savaşın önüne geçen bir yoldur. Ülkelerin kendi gerçekliklerine göre özellikle komşularıyla yakın ticaret bağları kurmaları birbirlerine bağımlılıklarını arttırmış ve bu yolla da iyi ilişkiler kurmalarını sağlamıştır.

Türkiye’nin de yer aldığı Batı Asya, Ön Asya coğrafyası tarihin her döneminde çeşitli toplulukların ilgisini çekmiştir. Batı dünyası birbirleriyle yaptıkları savaşların tahribatını onarmak için çözümü Doğu’ya seferlerde bulmuşlardır.

Haçlı örtüsüyle kuşanan batılılar Anadolu’dan güneye doğru sekiz sefer düzenlemişlerdir. Tabi ki insanlık tarihi sadece batılı ordulardan ibaret değildir; Moğollar, Türkler, Araplar, Farslar gibi büyük ordular toplayan ve lojistik açıdan bu orduları uzak diyarlara götürebilen başka devlet örgütlenmeleri de olmuştur.

Ancak günümüzde yer altı ve yer üstü kaynaklarının gizli kalması mümkün değildir ve orduların harekatları rastlantılardan arınmıştır. At üstündeki savaşçının........

© Aydınlık


Get it on Google Play