menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İnsanlığın binyılı, emperyalizmin milenyumu

24 17
02.01.2024

1999’un son günüydü sayısal olarak etkileyici bir dönüşüm yaşanacaktı birkaç saat sonra. 1 ile başlayan “binyıl” yerini birkaç saat içinde 2 ile başlayan yeni binyıla bırakacaktı. Televizyonlar, gazeteler yeni binyıldan “Milenyum” adlandırmasıyla bahsediyordu. Miladi takvime göre milenyumun 2001 yılında başlaması gerektiği de ayrı bir tartışma konusuydu. Alışılmışın dışında yenilikler yaşanacak ve yaşamın kuralları yeniden yazılacak sanıyorduk. Henüz sosyal medya yoktu ama medya öyle bir algı yaymıştı. Büyüklere masallar anlatılıyordu ama çocuklar daha fazla etkileniyordu.

Sovyetler Birliği dağılmış; Iran, Irak, Afganistan, Filistin, Suriye, Türkiye, Mısır, Pakistan ve diğer birçok mazlum ülkeler çeşitli kanlı senaryolarla yeni binyıla insanlığın ön cephesinde mücadelelerle giriyorlardı. Samuel Huntington medeniyetleri çatıştırıyor, Francis Fukuyama tarihin sonunu ilan ediyordu. Millenium Challenge tatbikatları ile Amerika’nın stratejik üstünlük iddiası silahla dayatılıyordu. Türkiye’nin milli kuvvetleri savunma ve ataklar içeren bir karşı duruş sergiliyordu.

Yeni yıllara başlarken işte bu algı ve olguları düşünerek bir muhasebe yaparım.

Avrupa reform ve rönesanslar sonrasında benzetme yerindeyse kemale ermişti. Bilimde, sanatta, siyasette ve ticarette insanlığın en ileri fikirlerinin üretildiği bir dönüşüm yaşamışlardı. İleri fikirler hümanizmayı da ilerletmişti ama beyazın içindeki siyah gibi dünyanın kalanından üstün oldukları ve dünyanın hakimiyetini ele alacakları bir küresel nizam kuracaklarını dillendirmeye başlamışlardı.

Batı’daki sermaye birikiminin aradığı kan Avrupa merkezcilik, batı merkezcilik üzerine kurulu bir dünya sistemi olarak gün yüzüne çıkıyordu. Avrupa’nın dışında kalan bölgeler, çeper ülkeler, haklar,........

© Aydınlık


Get it on Google Play