menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Aksak demokratlar, demokrasi şafaklarının düşünsel muhafazakarları

37 1
24.12.2023

Günümüzde yaşanan krizi anlamak için bir süredir Tarih Terslerinin odağına Osmanlı-Türkiye demokrasi tarihiyle ilgili sekiz genel gözlem/tespit oturdu. Bu tartışmada odaklandığım altı dönüm noktasında (altı demokrasi şafağında) bu sekiz tespiti ele almaya devam ediyorum.

Bu bağlamda geçen haftaki yazıda demokrasi tarihinin öncü ve önderlerinin zihniyet dünyasındaki kısıtlılıklar ve hastalıklar hakkında genel bir değerlendirme sunmuştum. Orada sıraladığım entelektüel kısıtlılıklar ve sorunların çoğu, büyük oranda Genç Osmanlılar kuşağından devralınan egalofobinin (eşitlik/denklik fobisinin) aşılamaması ile ilgilidir aslında.

Bu bağlamda sorun, Osmanlı-Türk tipi kast sisteminden vaz geçilememesi ile ilgilidir.

En sağdan en sola Türkiye’de entelektüel ve siyasi yelpazenin tümü tarafından paylaşılan düşünsel muhafazakarlık, aylardır bu köşede ele almaya çalıştığım bu fobiye dayalı kast anlayışının her dönüm noktasında muhafazasıyla ilgilidir.

Bugüne kadar bir türlü terk edilemeyen bu anlayış nedeniyle, kapsayıcı eşit vatandaşlık anlayışı ne yasal ve idari düzlemde ne de sosyal ve ekonomik düzlemde hayata geçirilebilmiştir.

Farklı katmanlardaki eşitsizlikler ve özellikle kolektif kimlik düzleminde eşitsizlikler sistemi olarak Türkiye tipi kast sistemini anlayabilmek için bu sistemin ve onun dayandığı anlayışın köklerine, yani modern Osmanlı modernleşmesine bakmak gerekiyor.

Daha kuruluş sürecinin başında, Cumhuriyet’in mayasında bulunan çok katmanlı eşitsizlikler anlayışının köklerinin, Osmanlı-Türkiye modernleşmesinin özünde olduğunu görmek çok önemli.

*****

Osmanlı ve Türkiye demokrasi tarihinin dönüm noktalarından birincisini oluşturan ve 30 Mayıs 1876 darbesi ile başlayan I. Meşrutiyet (1876-1878) döneminde karşımıza çıkan hakimiyeti milliye anlayışı, Tanzimat döneminin (1839-1876) hem resmi hem sivil aydınları tarafından farklı şekillerde dile getirilmeye başlanmıştı. Basitçe, bu anlayış karar süreçlerine katılımı en tepeden (saraydan) mümkün olduğunca aşağı doğru yaymayı öngörmekteydi. Bunun yolu ve yordamı konusunda demokrasi öncüleri ve önderleri arasında önemli farklar mevcuttu. Ancak daha önemli fark, bu yayılmanın kapsamı veya sınırlarıyla ilgiliydi.

Tanzimat ve özellikle Islahat Fermanı sonrası “gavur” denilmesi yasaklanmış Gayrimüslimlerin I. Meşrutiyet döneminde karar süreçlerine katılımı ile ilgili pratikte neler yaşandığı bu yazının kapsamını aşar. Özellikle meclis faaliyetlerine hem niceliksel hem de niteliksel anlamda yoğun katılımları, I. Meşrutiyet dönemiyle ilgili başka bir yazıda ele alınmayı hak ediyor. Ancak bu yazının konusunu oluşturan düşünsel sınırlılıklar bağlamında kısaca şunu söyleyebilirim: Hakim olması öngörülen “millet ”in Gayrimüslimleri de kapsayıp kapsamayacağı dönemin Müslüman aydınları arasında açıkça tartışma konusu olabilmiştir.

İki yıldan az bir sürenin sonunda padişah tarafından sonlandırılan bu kısa dönemle ilgili olarak birçok eksiklik ve kısıtlılıktan söz edilebilir. Monarşinin devam ediyor olması, meclisin oluşum süreci ve genelde demokrasinin oluşumu bağlamında yaşanan sorunlar ve özellikle alt sınıfların ve kadınların katılımı bağlamında görece dar kapsam bunların başında gelir. Ancak dönemin belirleyici kolektif kimliği olan dini gruplar ve özellikle Gayrimüslimler bağlamında gözlemlenen kapsayıcılık ve çoğulluk, sonradan bir daha görülmeyecek boyuttadır.

Ancak her şeye rağmen Müslümanların üstünlüğüne dayanan kast sisteminden vazgeçilmemesinde, önceki dönemden devralınmış İslami entelektüel bariyerler belirleyici rol oynamıştır.

*****

Bu bariyerlerin kaldırılması yönünde en önemli adımlar, demokrasi tarihinin ikinci dönüm noktasını oluşturan II. Meşrutiyetin ilk birkaç yılında atılmıştır.

II. Meşrutiyeti başlatan 1908 Devriminin hazırlık sürecinde pek olmasa da hemen sonrasında karar süreçlerine katılımın alt sınıflar ve kadınlar lehine aşağı doğru (farklı düzlemlerde piramidin tabanına) yayılması konusunda, uygulamadan ziyade entelektüel düzeyde yeni bir sıçrama yaşanmıştır.

Modern bir ideoloji/akım olarak daha önce ortaya çıkmış olan İslamcılığın kolektif kimlik projesi bağlamında da gündeme geldiği bu dönemde Gayrimüslimlerin demokrasi........

© Artı Gerçek


Get it on Google Play