Çürümenin siyaseti ya da hücredeki yürek
ALİ DURAN TOPUZ
Malumu ilamdır ki cenaze ve düğün yapamayan toplumlar toplum değildir. Kültüre ait en eski kalıntıların “cenaze”lere ait kalıntılar olması boşuna değil yani. “Tasada ve kıvançta ortak” olmak, yani toplum olmak bu demektir. Cenazeye ve düğüne hürmet savaşlarda bile bir ölçüdür, İslam tarihi kitapları mesela bu sebeple Hz. Muhammed’in bir Yahudi cenazesi geçerken ölüye hürmeten ayağa kalktığını aktarır, mesela aynı sebeple iktidarın ideolojik pompalığını yapan kurumlardan Anadolu Ajansı, Selahattin Eyyubi’nin savaştığı Frenklerin “düğün yapmak için savaş arası” talebine olur vermiş, yine savaştığı Frenklerin ölülerini bulmalarına yardımcı olmuştur diye bu efsanevi Kürt liderin ölüm yıldönümlerinde haberler geçer. İktidardaki İslamcı/Türkçü blok kültürel planda böyle hikayecikleri sever sevmesine ama kendi uygulamaları ile bu öyküler arasında bir uçurum vardır. Antep’te Ağustos 2016’da IŞİD, bir düğüne bomba ile saldırıp çoğu çocuk 56 kişiyi katlederken Kürtlerin “toplum olma”sına saldırıyordu. Elbette iktidara göre de IŞİD bir “terör örgütü”ydü ama bu “resmi kabul” aynı iktidarın düğüne ve cenazeye hürmetsizliğe karşı olduğunu göstermiyor. Düşmanın cenazelerine bile hürmet gösteren Selahattin Eyyubi’yi ideolojik sebeplerle (ve elbette Kürtlüğünden de soyarak) yüceltmek, politik olarak hazzetmediği yurttaşların düğünlerini ya da cenazelerini zehir etmesine engel değil. Cenaze yeri hiç bilinmeyenleri hiç saymayalım, Şeyh Said, Seyyid Rıza ve Saidi Nursi gibi Kürtlerin cenazelerinin nereye defnedildiği hâlâ belli değil, bunu soranlara verilen yegane cevap da “bölücülük yapmayın”dan ibaret.
HATUN TUĞLUK ZULMÜ
İktidarın “cenaze politikası”ndaki gaddarlıkların en iyi görüldüğü yerlerin başında ceza ve tutukevleri geliyor. Mahpus damında tutulanlar için “haklar” öngörülmüştür, ağır hastasını ziyaret gibi, ölüm halinde cenaze törenine katılmak gibi. Fakat ağır hastanın kendisini tahliye etmeyen, ölmek üzere olanı hapiste tutmaya devam eden irade bu hakkı kullandırır mı?
Kullandırır da kullandırırken ortada gerçekten bir hak olduğunu, bu hakkı tanıdığını gösterir mi? Hukukla bağlıysa belki, değilse olanı da olacağı da biliyoruz zaten:
Eylül 2017’de, o tarihte........
© Artı Gerçek
visit website