Buralarda bize dışarlıklı derler!
MÜNİR KARATAŞ – Geçen hafta köyümüzde yazları birkaç ay yaşayan bizim gibi “dışarlıklı” bir komşumuzdan gelen “Köy Muhtarı ve azaları ile çöp sorunumuz üzerine görüşme yapmak için bir gün belirlemeye çalışıyoruz; siz de katılırsanız iyi olur” mesajına “Önemli bir işimiz çıkmazsa katılırız tabii ki“ cevabını verdim.
Şehirden köye “artık önemli işimiz çıkmasın, önemli işleri istemiyoruz hayatımızda” diye taşınmıştık oysa ki. Komşuma “Muhtarla konuşacağımız çöp sorununu biz şehirliler köye getirdik” diyemedim. Desem de anlamamakta ısrar edecek ve birçok karşı görüş ileri sürecekti.
Yaklaşık on beş yıl önce seçmen sayısı hala 110 olan, aşağı ve yukarı mahalle diye ikiye ayrılan köyümüzdeki minik arsayı alırken “köyde bizden başka şehirli var mı?” diye sormuştuk. “Bir İngiliz, bir Alman bir de Hollandalı var, şimdi bir de siz oldunuz” demişlerdi.
O zamanlar köyde bir-iki, bilemedin üç-dört çöp konteyneri olması dikkatimizi çekmişti. Köy içindeki yollar da genel olarak temiz ve bakımlıydı.
O yıllarda hala şehirde yaşıyorduk, inşaat için ara ara köye gidip gelmeye başladığımızda niye az çöp konteyneri olduğunu, olanların da hiçbir zaman ağzına kadar dolmadığını kavramaya başladık.
Çünkü komşularımız tüm çöplerini ayrıştırıyor, evsel atıklarını hayvanlarına veriyor; plastikleri su, mazot, zeytinyağı, zeytin vb, depolama ihtiyaçları için kullanıyor; kağıt ve türevi çöplerini de biriktirip ya evinin önünde ya da bahçesinde yakarak imha ediyordu.Yani anlayacağınız bizim köyümüzde o dönem muhtarla konuşacağımız bir çöp sorunumuz henüz oluşmamıştı.
Ama şimdilerde “dışarlıklıların” yoğun olduğu yaz aylarında gittikçe artan bir çöp sorunumuz var ve bu sorunumuzu toplumsal dönüşümün bir göstergesi olarak görmemek mümkün değil.
Köyümüzde hala bir bakkal bile yok, öyle bir minik köy işte. Şehirden göçüp köye yerleştiğimiz ilk zamanlar biz köye yerleşmek isterken köylülerinse bir an önce şehire göçmek istemelerine çok şaşırmış, hatta anlamakta zorlanmıştık. Meslek var mı? Yok. Eğitim? zar zor ilkokul. Hay bin kunduz. Hatta evlilik çağına gelen genç kızların aileleri “damat ya ilçede bir ev alacak ya da Kale’de” diye şart koşuyordu. Ne yapsın damat ailesi? Satıverir bir tarla ya da arsa, yap oğlana bir düğün, alıver bir evcik…
Evi aldık ama bu çocuklar nasıl geçinecek? Olsun; bizimki genç delikanlı, en kötü bir lokantada garsonluk yapar, gelin kız da evlere temizliğe gider, şehirde yaşayacaklar gari, ne gam!........
© Açık Gazete
visit website