Ayaklari yere basan mitoloji
Truva savaşı belki de kadim Yunan mitolojisinin en bilinen olayıdır. Elbette tanrıların doğuşu, Zeus’un çapkınlıkları, Orfe’nin çilesi ve Dionis’in dirilişi gibi unsurlar da epey bilinir. Herkül tek başına pek çoğundan daha popüler, Disney versiyonu bile olan bir figürdür. Ancak Yunan mitolojisinden dört başı mamur bir hikaye anlatmak gerektiği takdirde pek çok kişinin aklına yine de Paris’in Helen’i Sparta’dan kaçırmasıyla başlayan ve sonunda o zenginlikler yuvası Truva’nın yerle yeksan olduğu hikaye gelir. Bu durumda İlyada ve Odisea destanlarının edebiyattaki popülerliği kadar, bu destanların sağladığı ham materyalin yirminci asırdaki popüler kültür tarafından defaatle işlenmiş olması da rol oynar.
Hikayenin ana karakterleri Aşil, Hektor, Paris, Helen, Priam ve Odisseus, kahraman özellikleri taşıyan ve soyları tanrılara dayanan kişiler olsalar da insanlardır. Ama bu, tanrıların önemsiz bir rol üstlendiği anlamına gelmez. Zaten olayların fitili Olimpos’ta ateşlenmiştir. Huzursuzluk tanrıçası Eris’in Aşil’in anne ve babasının düğününde ortaya attığı ‘en güzele’ layık görülen elmanın sahibi olmak için kapışan Athena, Hera ve Afrodit, Zeus tarafından yatıştırılırlar. Zeus onların arasından “en güzeli” seçmekle çoban Paris’i görevlendirir ve böylelikle ‘tarihin’ ilk güzellik yarışması sahnelenmiş olur.
Sonrasında savaşın pek çok kısmında Tanrılar olaya dahil olurlar. Afrodit Paris’i ‘boynuzlusu’ Menelaus’un kılıcından kurtarır. Poseidon -ki Akaların yani Yunanlıların tarafındadır- bir ara kendine mani olamayarak muharebeye dahil olur ve bu yüzden kardeşi Zeus’tan tabiri caizse ‘şamar yer’. Daha nice vakada tanrılar, Yunanlıların saz eşliğinde dinlediği destanlarda hikayenin önemli bir........
© ABC Gazetesi
visit website