Ahlâksız kapitalizm, ahlâklı denetim
25 Ocak 2025] Sanırım bunun nedeni, içten içe çok özgür iradeci olmam. Bireyi kuşatan baskı ve yaptırımlar (devlet, parti, çevre, ideoloji, kuşak alışkanlıkları) ne olursa olsun, nereden gelirse gelsin, son tahlilde kişinin ahlâkî, vicdanî sorumluluğuna inanıyorum. Kendim her zaman böyle davranamamış olabilirim. Ama davranmalıydım. Kant’ın kategorik emredicilikleri benim için prensipte çok önemli. Tarihsel yaşanmışlıkların, analitik açıdan benim yaşanmışlığımdan farkı yok. Tarihte affedemiyorsam kendimde de affedemiyorum. Affetmemeliyim. Veya tersi. Her halükârda, o şimdilik kontrol edemedikleri, henüz uzun vâdeli determinasyonlar da dahil, kaderlerine boyun eğmeyebilen insanlar benim için çok önemli. Tersten söylersem, kader sözcüğü geçtiği anda, gene şu veya bu fatalist, apolojetik çifte standartlılığın kapısının aralanacağından endişeleniyorum.
Aşikâr ki bu satırların, Serbestiyet’te 2 Ocak (Mustafa Erdem Yavuz) ve 4 Ocak (Yusuf Manav) yayınlanan iki yazıdan hareketle giriştiğim devrimler tartışmasıyla ilgisi yok (bkz 10, 13, 15, 19, 23 Ocak). O diziye devam edecek ve bitireceğim. Fakat bu daha kısa vâdeli reaksiyonu, Enis Doko’nun dünkü “Kartalkaya trajedisi: Kader ve ahlâksız kapitalizm” (24 Ocak) yazısı tetikledi. Çoğuna (insanın sorumluluğuna ilişkin temel yaklaşımına) katılıyor, iki noktada........
© Serbestiyet
visit website