menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kartalkaya trajedisi: Kader ve ahlaksız kapitalizm

20 0
24.01.2025

Kartalkaya’da 78 kişinin hayatına neden olan yangının yarattığı şok sürüyor. Sosyal medyadaki “belgeler savaşı” o kadar karmaşık bir hal aldı ki kendi adıma tüm sorumlu kişilerin kim olduğunu anlamaya zorlanıyorum. Umarım ki sorumlular adaletin öngördüğü gerekli cezayı alırlar. Ancak üstüne çalıştığım alanla ilgili olması hasebi ile sosyal medyadaki bir tartışma ile ilgili kanaatlerimi paylaşmak istiyorum. Ve bir sorumlu kültüre dikkat çekmek istiyorum.

Ne zaman Türkiye’de bir felaket olsa sosyal medyada kader, tevekkül ve sorumluluk kavramları etrafında tartışmalar çıkıyor. Bir grup felaketi ve ölümleri kadere bağlarken, başka bir grup ise kader kavramını reddederek tedbir vurgusu yapar. Mesela sosyal medyada şu mesaj yaygın olarak paylaşıldı: “İnsanlar Kadere değil tedbire emanet edilir”. Elbette ki bu tartışmada kritik şey kaderden ne kast edildiği. Farklı din ya da yaşam felsefelerin farklı kader algıları olabilir. Bir ateist bile bir çeşit kader kavramına inanabilir. Ancak ben bu yazıda genellikle Türkiye bağlamında İslami kader anlayışı esas alındığı bu kavram üstünde duracağım. Peki bu tartışmada haklı taraf kim? Ben hem tedbir/sorumluluk kavramının hem de kader/tevekkül kavramının önemli olduğunu düşünüyorum. Dolayısı ile bu yazıda orta bir pozisyon savunmaya çalışacağım. Aslında iki tavrın da kendi bağlamı içinde insani olabileceğine de dikkat çekeceğim.

Önce kader kavramını fazla teknik tartışmalara girmeden açayım. Kelime anlamı “ölçü” olan Kader İslami bağlamda Allah’ın her şey üzerindeki ilahi bilgisini ve hükmünü ifade eder. Evrende olan her şeyin (her yerde ve geçmiş, şimdi ile gelecekte olan her şey!) Allah’ın kontrolü altında olduğu ve O’nun iradesine göre gerçekleştiği fikrini kapsar. Buna başımıza gelen hem iyilikler hem de bizi zorlayan imtihanlar dahildir. Kader’e iman İslam’ın altı şartından biridir. Dolayısı ile Müslümanlar için çok temel bir inançtır. Peki bu insanın özgür olmadığı anlamına mı gelir? Tabi ki hayır. Allah’ın hükümlerinden biri yani insanla ilgili koyduğu ölçü/kader insanın özgür olmasıdır. Kader ile özgür iradenin bir arada nasıl işlediği ile ilgili hem İslam düşüncesinde hem de çağdaş felsefede çok sayıda model mevcuttur. Yazıyı çok teknik hale getirmemek adına bu modellere girmeyeceğim. Zira ana mesajım için bunlara ihtiyaç yok.

Kader kavramı özellikle tasavvufta önemli bir kavram olan Tevekkül ile ilişkilidir. Tevekkül Allah’a güvenmek demektir. Kadere iman, huzuru ve Allah’a güvenmeyi (tevekkül) teşvik eder, çünkü kişi tüm olayların O’nun planı dahilinde olduğunu kabul eder. Müslümanların olaylara tevekkül ile yaklaşması beklenir. İyi ama bu tedbir ve insanların sorumluğu ile çelişmez mi? Kanaatimce hayır. Büyük kelamcı ve tefsirci Fahreddin Razi’nin tanımı bu noktada faydalı olacaktır: “İnsanın dış sebepleri gözetlemekle beraber onlarla kalbini meşgul etmeyip, kalbini onlara bağlamayıp Allah’ın ‘İsmet’ sıfatına dayanmasıdır”. Buradaki dış sebepleri........

© Serbestiyet


Get it on Google Play