menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yoksuluğun maaşı pazarlık konusu yapılmamalı

13 15
21.11.2025

2 yılı aşkın hepimizin yaşadığı bir gerçek var.

Fakirleştik…

Marketlere girmeye bile korkan insanlar…

Akşam saatlerinde pazarlarda atık meyve sebzeleri toplayanlar…

Yıkılmaya yüz tutmuş binalarda yaşayanlar…

Bırak dünyayı gezmeyi, çay içecek parası bile olmayan, parkta boş boş oturan emekliler...

Maalesef ülkecek fakirleştik.

Bakın önümüzdeki ay bu ülkede 2026 boyunca geçerli olacak asgari ücreti belirleyecekler.

Komisyonda işçileri temsil edecek sendika toplantılara katılmama kararı aldı.

Hükümet ve işveren oturup birlikte karar verecekler.

Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan asgari ücretlilerin kaderini belirleyecekler.

Bu ortamda TÜRK-İŞ’in komisyona katılmama kararı anlamlıdır; çünkü yoksulun maaşı pazarlık konusu yapılmamalıdır.

Aynı kişilerin kendi maaşlarını hiçbir tartışma olmadan belirlemesi ve oldubittiye getirmesi ciddi bir eşitsizliğe işaret eder.

Asgari ücret artık pazarlıkla değil, şeffaf ve sabit bir formülle belirlenmelidir.

Enflasyonu tepelere çıkartanlar hiçbir bedel ödemiyorlar, buna karşılık kendi başarısızlıklarının bütün faturasını sürekli halka kesiyorlar.

Mesela geçen sene hedef enflasyon bahanesiyle bu bedel vatandaşa ödetildi. Fakat hedef enflasyon tutmadı. Peki şimdi zam yapılmadan önce tutmayan bu enflasyon hedefinin geri ödemesi yapılacak, ondan sonra mı zam yapılacak? Hayır.

Dolayısıyla insanların alım gücü düşürülmüş ve insanlar daha fazla yoksullaştırılmış olacaklar. Daha ilk aydan açlık sınırının bile altına terk edilmiş olacaklar. Yazık değil mi bu millete?

İktidarın kamudaki israfı acilen sonlandırması gerekiyor. Fakir fukaranın haklarının güvence altına alınabilmesi için insanca yaşayabilmenin asgari şartlarının yukarıdaki örnek gibi sabit bir formülle koruma altına alınması gerekiyor.

Olması gereken şu ki; gelir eşitsizliğinin sonlanması için de siyasi irade ve iş dünyasının daha "adil" bir gelir paylaşımını kabul etmeleri gerekiyor.

Ama asıl mesele; kamu kesimindeki israfın her geçen gün toplumun gözüne sokarcasına artarak devam etmesi. Ve gelir dağılımının her geçen gün biraz daha bozulması…

Anlayana sivrisinek saz…

Anlamayanlar zaten konumuz dışı...

Fakirleştik…

Marketlere girmeye bile korkan insanlar…

Akşam saatlerinde pazarlarda atık meyve sebzeleri toplayanlar…

Yıkılmaya yüz tutmuş binalarda yaşayanlar…

Bırak dünyayı gezmeyi, çay içecek parası bile olmayan, parkta boş boş oturan emekliler...

Maalesef ülkecek fakirleştik.

Bakın önümüzdeki ay bu ülkede 2026 boyunca geçerli olacak asgari ücreti belirleyecekler.

Komisyonda işçileri temsil edecek sendika toplantılara katılmama kararı aldı.

Hükümet ve işveren oturup birlikte karar verecekler.

Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan asgari ücretlilerin kaderini belirleyecekler.

Bu ortamda TÜRK-İŞ’in komisyona katılmama kararı anlamlıdır; çünkü yoksulun maaşı pazarlık konusu yapılmamalıdır.

Aynı kişilerin kendi maaşlarını hiçbir tartışma olmadan belirlemesi ve oldubittiye getirmesi ciddi bir eşitsizliğe işaret eder.

Asgari ücret artık pazarlıkla değil, şeffaf ve sabit bir formülle belirlenmelidir.

Enflasyonu tepelere çıkartanlar hiçbir bedel ödemiyorlar, buna karşılık kendi başarısızlıklarının bütün faturasını sürekli halka kesiyorlar.

Mesela geçen sene hedef enflasyon bahanesiyle bu bedel vatandaşa ödetildi. Fakat hedef enflasyon tutmadı. Peki şimdi zam yapılmadan önce tutmayan bu enflasyon hedefinin geri ödemesi yapılacak, ondan sonra mı zam yapılacak? Hayır.

Dolayısıyla insanların alım gücü düşürülmüş ve insanlar daha fazla yoksullaştırılmış olacaklar. Daha ilk aydan açlık sınırının bile altına terk edilmiş olacaklar. Yazık değil mi bu millete?

İktidarın kamudaki israfı acilen sonlandırması gerekiyor. Fakir fukaranın haklarının güvence altına alınabilmesi için insanca yaşayabilmenin asgari şartlarının yukarıdaki örnek gibi sabit bir formülle koruma altına alınması gerekiyor.

Olması gereken şu ki; gelir eşitsizliğinin sonlanması için de siyasi irade ve iş dünyasının daha "adil" bir gelir paylaşımını kabul etmeleri gerekiyor.

Ama asıl mesele; kamu kesimindeki israfın her geçen gün toplumun gözüne sokarcasına artarak devam etmesi. Ve gelir dağılımının her geçen gün biraz daha bozulması…

Anlayana sivrisinek saz…

Anlamayanlar zaten konumuz dışı...

Marketlere girmeye bile korkan insanlar…

Akşam saatlerinde pazarlarda atık meyve sebzeleri toplayanlar…

Yıkılmaya yüz tutmuş binalarda yaşayanlar…

Bırak dünyayı gezmeyi, çay içecek parası bile olmayan, parkta boş boş oturan emekliler...

Maalesef ülkecek fakirleştik.

Bakın önümüzdeki ay bu ülkede 2026 boyunca geçerli olacak asgari ücreti belirleyecekler.

Komisyonda işçileri temsil edecek sendika toplantılara katılmama kararı aldı.

Hükümet ve işveren oturup birlikte karar verecekler.

Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan asgari ücretlilerin kaderini belirleyecekler.

Bu ortamda TÜRK-İŞ’in komisyona katılmama kararı anlamlıdır; çünkü yoksulun maaşı pazarlık konusu yapılmamalıdır.

Aynı kişilerin kendi maaşlarını hiçbir tartışma olmadan belirlemesi ve oldubittiye getirmesi ciddi bir eşitsizliğe işaret eder.

Asgari ücret artık pazarlıkla değil, şeffaf ve sabit bir formülle belirlenmelidir.

Enflasyonu tepelere çıkartanlar hiçbir bedel ödemiyorlar, buna karşılık kendi başarısızlıklarının bütün faturasını sürekli halka kesiyorlar.

Mesela geçen sene hedef enflasyon bahanesiyle bu bedel vatandaşa ödetildi. Fakat hedef enflasyon tutmadı. Peki şimdi zam yapılmadan önce tutmayan bu enflasyon hedefinin geri ödemesi yapılacak, ondan sonra mı zam yapılacak? Hayır.

Dolayısıyla insanların alım gücü düşürülmüş ve insanlar daha fazla yoksullaştırılmış olacaklar. Daha ilk aydan açlık sınırının bile altına terk edilmiş olacaklar. Yazık değil mi bu millete?

İktidarın kamudaki israfı acilen sonlandırması gerekiyor. Fakir fukaranın haklarının güvence altına alınabilmesi için insanca yaşayabilmenin asgari şartlarının yukarıdaki örnek gibi sabit bir formülle koruma altına alınması gerekiyor.

Olması gereken şu ki; gelir eşitsizliğinin sonlanması için de siyasi irade ve iş dünyasının daha "adil" bir gelir paylaşımını kabul etmeleri gerekiyor.

Ama asıl mesele; kamu kesimindeki israfın her geçen gün toplumun gözüne sokarcasına artarak devam etmesi. Ve gelir dağılımının her geçen gün biraz daha bozulması…

Anlayana sivrisinek saz…

Anlamayanlar zaten konumuz dışı...

Akşam saatlerinde pazarlarda atık meyve sebzeleri toplayanlar…

Yıkılmaya yüz tutmuş binalarda yaşayanlar…

Bırak dünyayı gezmeyi, çay içecek parası bile olmayan, parkta boş boş oturan emekliler...

Maalesef ülkecek fakirleştik.

Bakın önümüzdeki ay bu ülkede 2026 boyunca geçerli olacak asgari ücreti belirleyecekler.

Komisyonda işçileri temsil edecek sendika toplantılara katılmama kararı aldı.

Hükümet ve işveren oturup birlikte karar verecekler.

Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan asgari ücretlilerin kaderini belirleyecekler.

Bu ortamda TÜRK-İŞ’in komisyona katılmama kararı anlamlıdır; çünkü yoksulun maaşı pazarlık konusu yapılmamalıdır.

Aynı kişilerin kendi maaşlarını hiçbir tartışma olmadan belirlemesi ve oldubittiye getirmesi ciddi bir eşitsizliğe işaret eder.

Asgari ücret artık pazarlıkla değil, şeffaf ve sabit bir formülle belirlenmelidir.

Enflasyonu tepelere çıkartanlar hiçbir bedel ödemiyorlar, buna karşılık kendi başarısızlıklarının bütün faturasını sürekli halka kesiyorlar.

Mesela geçen sene hedef enflasyon bahanesiyle bu bedel vatandaşa ödetildi. Fakat hedef enflasyon tutmadı. Peki şimdi zam yapılmadan önce tutmayan bu enflasyon hedefinin geri ödemesi yapılacak, ondan sonra mı zam yapılacak? Hayır.

Dolayısıyla insanların alım gücü düşürülmüş ve insanlar daha fazla yoksullaştırılmış olacaklar. Daha ilk aydan açlık sınırının bile altına terk edilmiş olacaklar. Yazık değil mi bu millete?

İktidarın kamudaki israfı acilen sonlandırması gerekiyor. Fakir fukaranın haklarının güvence altına alınabilmesi için insanca yaşayabilmenin asgari şartlarının yukarıdaki örnek gibi sabit bir formülle koruma altına alınması gerekiyor.

Olması gereken şu ki; gelir eşitsizliğinin sonlanması için de siyasi irade ve iş dünyasının daha "adil" bir gelir paylaşımını kabul etmeleri gerekiyor.

Ama asıl mesele; kamu kesimindeki israfın her geçen gün toplumun gözüne sokarcasına artarak devam etmesi. Ve gelir dağılımının her geçen gün biraz daha bozulması…

Anlayana sivrisinek saz…

Anlamayanlar zaten konumuz dışı...

Yıkılmaya yüz tutmuş binalarda yaşayanlar…

Bırak dünyayı gezmeyi, çay içecek parası bile olmayan, parkta boş boş oturan emekliler...

Maalesef ülkecek fakirleştik.

Bakın önümüzdeki ay bu ülkede 2026 boyunca geçerli olacak asgari ücreti belirleyecekler.

Komisyonda işçileri temsil edecek sendika toplantılara katılmama kararı aldı.

Hükümet ve işveren oturup birlikte karar verecekler.

Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan asgari ücretlilerin kaderini belirleyecekler.

Bu ortamda TÜRK-İŞ’in komisyona katılmama kararı anlamlıdır; çünkü yoksulun maaşı pazarlık konusu yapılmamalıdır.

Aynı kişilerin kendi maaşlarını hiçbir tartışma olmadan belirlemesi ve oldubittiye getirmesi ciddi bir eşitsizliğe işaret eder.

Asgari ücret artık pazarlıkla değil, şeffaf ve sabit bir formülle belirlenmelidir.

Enflasyonu tepelere çıkartanlar hiçbir bedel ödemiyorlar, buna karşılık kendi başarısızlıklarının bütün faturasını sürekli halka kesiyorlar.

Mesela geçen sene hedef enflasyon bahanesiyle bu bedel vatandaşa ödetildi. Fakat hedef enflasyon tutmadı. Peki şimdi zam yapılmadan önce tutmayan bu enflasyon hedefinin geri ödemesi yapılacak, ondan sonra mı zam yapılacak? Hayır.

Dolayısıyla insanların alım gücü düşürülmüş ve insanlar daha fazla yoksullaştırılmış olacaklar. Daha ilk aydan açlık sınırının bile altına terk edilmiş olacaklar. Yazık değil mi bu millete?

........

© Gazete Gerçek