menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Alanların birliği sonuç getirecek mi?

182 20
12.08.2024

Direniş Ekseni, İsrail’e mutlak koruma sağlayan eksene karşı, İran’ın az maliyetlerle esnek ve yatay koalisyonlar kurmasına imkân veriyor. Bu strateji riskleri coğrafyalara yayarken olası çatışmanın ana karaya yansımalarını sınırlıyor. Ayrıca kendi ideolojik perspektifine göre müttefikler bulmasına ve düşmanlara karşı asimetrik yanıtlar vermesine yarıyor. İranlılar Direniş Ekseni’ne “vekil güç” denilmesine karşı çıksalar da Tahran’ın stratejik satranç tahtasında her birinin bir yeri var. Hizbullah, İran’ın ABD, Fransa, Suudi Arabistan ve Suriye’nin de olduğu Lübnan denklemine girmesinde en önemli araçtı. Hamas ve İslami Cihad, İran’ın Filistin dosyasında olmasını sağladı. Yemen’de Husilerin gösterdiği direnç Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) İran’a düşmanlık etmenin maliyetine işaret etti. Bağdat’taki Şii aktörlerin tutumları da ABD’ye İran’la paslaşmadan Irak’ta tek başına denklem kuramayacağını öğretti. Tüm bunlar ABD, Çin ve Rusya dahil bölgede siyasi, ekonomik ve stratejik nüfuz arayışındaki güçlerle müzakerelerde İran’ın elini güçlendiriyor.

Elbette ortak düşmana karşı yardımlaşma içindeler ve her birinin İran’la ilişki düzeyi ya da biçimi farklı. Ana aktörler açısından bir şeye başlama ya da bitirme konusunda İran’la aralarında bir emir-komuta ilişkisi tespit etmek kolay değil. Kendi iç dinamiklerine göre sınırları belirleyip özerk alanlarını muhafaza edebiliyorlar.­ Ortak dil, simge ve araçlar mutlak olarak ideolojik ve organizasyonel örgütlülük anlamına gelmiyor. En özel ilişki dini merci olarak Hamaney’e bağlı olan Hizbullah’a ait. Fakat Hizbullah askeri ve siyasi kararlarında Lübnan denklemine göre hareket edebiliyor. 1980 ve 1990’larda işgal ve iç savaş koşullarında yaşananlar bir kenara, Lübnan siyasal sisteminin bir parçası haline geldikten sonra Hizbullah, İran’ın öncelikleri ile Lübnan’ın ulusal çıkarları arasında bir cendereye girmekten kaçındığı izlenimi veriyor. Hizbullah, İran’da hakim olan siyasi iklim, dini kurallar ve geleneklerle Lübnan toplumunda var olamayacağının farkında. Askeri gücü Şii taraftarlarına dayansa da siyasi denklem içinde Hıristiyan, Dürzi ve Sünni müttefikleriyle birlikte hareket etmek zorunda. Yine de bu durum hasımları nezdinde İran’ın maşası olma ve Lübnan’ı ateşe atma suçlamalarını bertaraf etmiyor.

Kuşkusuz Hizbullah, Ensarullah, Irak İslami Direnişi, Hamas ve İslami Cihad gibi İslami bir dünya görüşüne sahip. Hepsi toplumlarına İslami gelecek vaat ediyor. Gazze’de Hamas ve İslami Cihad’la ortak hareket eden Marksist ‘Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ gibi yapılar da var.

Hamas, Mısır merkezli Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olarak ortaya çıksa da ideolojik referanslar dışında karar ve eylemlerinde bu yapıdan da bağımsız davranıyor. İran’a yaklaştıkça Müslüman Kardeşler’in genel ajandasıyla çatışıyor. Sözgelimi Suriye’de Müslüman Kardeşler, Şam yönetiminin öteden beri azılı düşmanı. Hizbullah ve öteki Şii milisler Suriye’de Müslüman Kardeşler ve selefi-cihadi grupların bastırılmasında aktif rol oynadı. Müslüman Kardeşler 1970’lerden beri Suriye’de terör örgütü muamelesi görürken Hamas’ın siyasi bürosu yıllarca Şam’da kaldı. Hamas’ın 2012’de Türkiye ve Katar’ın yönlendirmesiyle Esad yönetimine tavır alıp Şam’ı terk etmesi Direniş Ekseni ile ilişkileri olumsuz etkiledi. İran’ın verdiği desteğin telafisi olmayınca köprüleri kuracak yollar arandı. Gazze’deki lider Yahya Sinvar İran, Hizbullah ve Ensarullah’la ilişkilerin geliştirilmesinden yanaydı. Hatta Müslüman Kardeşler nedeniyle Mısır’la kavgayı sürdürmek istemiyordu. İran ve Hizbullah’la buzlar eritilse de Şam’la eski sayfaya tam olarak dönülemedi. Hamas liderlerinden Halil el Hayya başkanlığındaki bir heyetin Şam’ı ziyaret ettiği Ekim 2022’ye kadar Esad mesafeyi korudu. Bu yüzden İran’ın Hizbullah’la yakaladığı güven ilişkisinin aynı ölçüde Hamas’la olduğu söylenemez.

Müslüman Kardeşler’in Irak kolu Irak İslami Partisi İran destekli Şii partilerle kavgalıydı. Müslüman Kardeşler’in Yemen uzantısı Islah Partisi de Husilerle savaş halindeydi. Yemen siyasetinde Ahmer aşiretinin rolü büyük. Islah da gücünü bu aşiretten alıyor. Islah’ın kuruluşuna öncülük eden Şeyh Abdullah bin Hüseyin el Ahmer, Sadık el Ahmed ve General Ali Muhsin el Ahmer bu aşiretten. Suudiler hesabına Ensarullah’a karşı Ahmer, Haşid ve Bakil'i örgütleyen isimlerin başında General Ali Muhsin geliyordu. General aynı zamanda 2004 sonrası Husilere karşı operasyonların komutanıydı. Husiler bölgedeki aşiretleri El Kaide ile ortak cephe kurmakla itham ediyordu. Hasımları ise Husileri ülkeyi Zeydi imameti dönemine geri götürme amacı gütmekle suçluyordu. Suudiler Ortadoğu’da savaş açtıkları Müslüman Kardeşler’in Yemen kolunu desteklemekte sakınca görmüyordu.

2004-2010 savaşı boyunca Husilerin gündeminde İsrail ya da Hamas yoktu. Ali Abdullah Salih iktidardayken hem Hamas hem de El Fetih ile yakın ilişkilere sahipti. Bazı Hamas liderleri Ensarullah’ı darbecilikle suçlayıp........

© Gazete Duvar


Get it on Google Play