Hırs ve Ego: The Nest (2020)
İnsan doğasında her daim başarılı olma, daima ileriye gitme ve bunu en kısa sürede yapabilme güdüsü vardır. İnsan, yaşadığı hayatı en iyi şartlarda sürdürebilmek isterken ne istediğini bilerek, sahip olduğu yeteneklerini en iyi şekilde gösterebilmek ister. Gel gelelim bunu yaparken sahip olduğu hırsını ve egosunu doğru şekilde yönlendirerek kararlarını en iyi şekilde verebilmelidir.
En doğru soru: Bu kararları alırken verdiği mücadeleyi kendini, ailesini ve çevresindeki kişileri de düşünerek aldığı risklerin başka insanların hayatını da etkileyip etkilemeyeceğini de göz önünde bulundurarak mı yapmalıdır?
Sean Durkin’in yönetmenliğindeki The Nest, Türkçe çevirisiyle Yuva (2020), her ne kadar toksik bir ilişkinin gösterimi gibi yorumlar alsa da, karakterlerin içsel çatışmalarını ve dış dünyayla olan ilişkilerini derinlemesine ele alarak izleyiciyi düşündürmeye yönlendiriyor. Hikâye, kendi hırsları ve egolarıyla boğuşan bir ailenin yaşadığı çalkantılı süreci incelerken, aynı zamanda insanın çevresiyle olan etkileşimini de gözler önüne seriyor.
Sean Durkin yönetmenliğinde çekilen ve birçok farklı dalda ödüller alan, festivaller gezen The Nest filmini, karakter yolculuğu, hikâye anlatımı ve sinematografi açısından ele alacağız.
Kendini Bir Yere Ait Hissedememe
Aslında her ne kadar işle ilgili bir değişim gibi görünse de Jude Law’ın hayat verdiği Rory karakteri, kendini bir yere ait hissedememenin getirdiği aidiyet arayışı gibi derin içsel çatışmalarıyla dolu bir portre çiziyor.
Film, onun geçmişiyle olan kopukluğunu ve ailesiyle olan iletişimsizliğini ele alırken, -babasının vefatından dahi haberi olmaması- aynı zamanda kendine ait bir aile kurma isteğini ve bunun için duyduğu umudu da gözler önüne seriyor. “Ailenin içinde olamayan bir çocuk ilerleyen süreçlerde kendine bir aile kurabilir mi?” sorusu da beraberinde geliyor hâliyle.
Maddi açıdan sıkıntılar çektiğini ve hayatta bir yere gelmek istediğini, özellikle de annesine aile kurduğunu, kocamaaan bir evde çocuklarıyla ve güzeller güzeli eşiyle yaşadığını da söylemeden, aslında kanıtlamak istemeden de geçemiyor. Rory’nin maddi başarıya odaklanması ve aile için daha iyi bir yaşam sağlama çabası, aslında içsel boşluğunu doldurma ve kendini bir yere ait hissetme arayışının bir yansıması olarak görülebilir. Ancak, bu çaba onun için yetersizlik duygusuyla ve güvensizlikle birlikte gelir. Eşiyle ve çocuklarıyla olan ilişkisinde de bu güvensizlik ve iletişimsizlik belirginleşir, çünkü Rory’nin öncelikleri ve değerleri sorgulanır.
Rory, eşinin pek çok kez dile getirdiği gibi, bir gün gerçekten de zengin olacağına olan inancını içselleştirmişti. Bu inanç, çalıştığı yerdeki patronunun, düzen ve şehir yaşamının sınırlayıcı etkileri olduğunu söylemesine rağmen hiç sarsılmadı. Başaracağına olan güveniyle birlikte yeni bir düzen kurdu, ihtiyacından fazla büyük bir ev satın aldı ancak yine de ait olamamaktan kurtulamadı.
-Mış Gibi
Rory’nin yaşadığı içsel çatışmalarla ve toplumsal beklentilerle olan mücadelesi, filmde derin bir şekilde işlenen........
© Film Hafızası
visit website