menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Asrın Kazuleti

14 0
tuesday

İnsan şayet iyi niyetli yaklaşırsa gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olanların hakikaten batıla inandıklarından, sömürü düzenini tasvip ettiklerinden, zulmü gerekli gördüklerinden ya da bir başka dine, inanca, düşünceye mensup olduklarından değil, besbelli çaresiz kaldıklarından yalanların, düzenbazlıkların, üçkâğıtçılıkların ardına sığındıklarını sanmak ister. Sözüne inanıp, güvenip, ardına düştüklerinin bile isteye yanlış yapmayacağını, bir kötülüğe ortak olmayacağını, kendinden olmayanlara karşı zalimleşmeyeceğini zanneder. Nitekim kötülük için gerekli ve geçerli bir neden de bulunmaz. Zaten net olarak tanımlanamadığından taassup, tarafgirlik, ırkçılık, emperyalizm, yandaşlık, kapitalizm, işbirlikçilik, manda ve benzeri olasılıklar da kötülük olarak görülmez. Daha doğrusu bu tür şeyler için doğrudan doğruya kötülük tanımı yapılmaz. Dolayısıyla konu üstüne belirsizlik, zulüm gibi bir kötülüğün anlamsızlığını doğurur. Oysa kötülük her ne türden olursa olsun zaten anlamsızdır ve ortaya çıkmak için bir sebebe ihtiyaç hissetmez. İşte kötülüğün anlamsızlığına ikna olmuş insan teki, sevdiklerine de bile isteye başkalarına zulmetme ihtimalini yakıştıramaz. Zalim, döngünün böyle şekillendiğini fark ederse bir yandan kötülük dozajını artırırken bir yandan da kendisine sempatiyle yaklaşanlara karşı yalanlar uydurup, onlar için bir simülasyon evreni oluşturur. İfşa olma ihtimaline karşı rakiplerini yaftalamak, yalanlamak, küçümsemek, yok etmek, susturmak vb. yöntemlere başvurur. Tüm kötülüğüyle ayan beyan ortada ama........

© Milli Gazete